2 Kasım 2007 Cuma

Ressamın Hüznü


Ressamın Hüznü

Duvarlar eskimiş, taşlar geçmişin ağırlığında, binalar ha çöktü ha çökecek, durgun gökyüzü….. Üzerine sinen yorgun yılların izini istemese de taşıyor. Taa derinlerden bir ses, belli belirsiz, sadece mırıltı, ne dendiği anlaşılsa belki duvarlar biraz yenilenecek ama….Gökyüzü açsam mı açmasam mı diyor sessizce tam bir bekleyiş. Ne beklediği hiç bilinmeyen… Kimsenin beklediği de yokmuş gibi gökyüzünü. Uzaklardan bir ses biraz daha anlaşılır geliyor galiba yaprak kıpırdadı. Rüzgarın etkisi olsa gerek. Ama o rüzgar sadece yaprağı kıpırdatıyor, gökyüzü hala durgun…

Karşıda Ayşe Teyzenin kapısı açıldı yavaşça. Çıkan Kezban Teyze. Bir şeyler konuşuyorlar yine belli belirsiz, duyulmuyor. Bakkalın önünde emekliye ayrılalı uzun zaman olduğu belli üç yaşlıca adam da konuşuyor aynı anda. Bir de duysak ne konuştuklarını…Ama tahmin edebiliriz; hükümet kurup, bakan atıyor olabilirler. Ya da belediye seçimleri… Çocuklar her yerde aynı; cıvıl cıvıl. Onlar da olmasa yaşam çok uzakta denecek. Ama yaşamın tam ortasındayız çocukların sesleriyle. Neye güldüklerini, koştuklarını bilmemiz, anlamamız mümkün değil. Bizden çok uzak konuşmalar.

Çocuk parkına doğru bir bakalım hazır çocukları düşünmüşken. İşte yaşam burada derken kenarda bir ressamı görüyoruz. Ne çiziyor ki! Çocuk parkının nesi çizilebilir, sadece yaşanır. Ama ressamımız çok ciddi çiziyor. Yüzüne eğilip bakmaya çalışıyoruz. O kadar kapanmış ki göremiyoruz. Bir ara sanki döner gibi oluyor yüzü; ağlıyor…Göz bebeklerinin içine hapsettiği yaşları gizleyemiyor. İlginç. Yaşamın olduğu tek yerde ağlayan bir ressam var.

Bu nasıl bir mahalle! Birden sıradanlaşan mahalleye “çocuk parkında ağlayan ressamdan sonra” farklı bir gözle bakıyoruz. Yanına gidip sorsak ne der ki. Belki konuşmaz, kızar, susar…. En fazla ne yapabilir ki. Yanına gittiğimizde soruyoruz meraklıca “ Neden ağlıyorsun ? “ “……. “ Tekrar denemek gerek: “ Neden ağlıyorsun ? “ “…….. “ Konuşmayacak belli ki. Neyse ki dövmedi diye sevinmiyor değiliz. Çaktırmadan baktığımızda ressamın resmini bitirmek üzere olduğunu görüyoruz.. Resminde güzel güzel çocuklar parkın tadını çıkartıyor, koşuyor, gülüyor, çok mutlular….Ama altında kocaman bir başlık dikkatimizi hemen çekiyor.
“ HÜZÜN “

Bu ressam galiba akıl hastası diye düşünüyoruz kolayca. Düşündüğümüz doğruymuş gibi aklımızdan cümle de kuruyoruz. “Hastaneden kaçmış ve çocuk parkında ağlayarak, gülen çocukların resmini yapıyor” Soruyoruz çevredeki insanlara: “Tanıyor musunuz ?“
“Hayır bugün ilk defa gördük“ Tekrar yanına gidip bir hamle soruyoruz “Neden ağlıyorsun?“ “Neden çocuk parkını resmettiğin tabloya hüzün başlığını atıyorsun ?“ “………………” Mücadeleye devam yılmak yok öğreneceğiz “Neden gülen çocukları resmettin ve adına hüzün dedin ?“ “……..”
Peki son bir hamle “Çocuk parkında gülen, oynayan çocuklar neden seni hüzünlendiriyor“ “………”

Yıldık diyelim. Belli ki ressam konuşmayacak sadece çizecek. Ağlayarak. Ama hüzün gördüğü tabloda çocukları da güldürerek kendi elleriyle….Uzaklaşıyoruz yanından.

Her çocuğun mutlu olduğu çocuk parklarında özgürlüğünü yaşayamayan engelli çocukların aileleri adına

     ANLAMAYANLARA NOTLAR   Biliyorum. Kimsenin kimseyi duymayı beceremediğini biliyorum. Niye, bilmiyorum. Bilmek bile istemediğimden...