2 Kasım 2007 Cuma

Mahallenin Kızları 4


MAHALLENİN KIZLARI KONUŞUYOR 4


Ben de tıpkı M. Scheler gibi tüm çabamı insanın “ Kosmoztaki özel yerini göstermeye” ve diğer canlılardan apayrı bir yeri olduğunu anlatmaya yöneldim. Biliyoruz ki insan, bir nesne ya da bir “şey“ değil, “geistle” donanmış ( Ruhsallık, manevilik…) bir mikrokozmos- küçük evrendir. Sahip olduğu geist, insanı “otonom” bir varlık yaparak diğer canlılara göre ayrı bir nitelik de kazandırır. Mahallenin kızları neler de biliyormuş! Biliyoruz tabii, okuyoruz, çoğunlukla okuduklarımızı yaşayamasak da.

Kadınları kendi içinde “ küçük bir evren” olarak görmeyen/ göremeyen bir anlayışın esiri olarak yaşıyoruz. Asıl gerekli olan, insanın kendisiyle hesaplaşarak mutlak bir bilincin
( farkında olunarak yapılan ), mutlak bir değerin yerine geçen tüm kendi ürettiği değerlerle mücadelesidir. Yani büyük sevgiyle bağlandığı kendi ürettiklerini,yine kendi dünyasından uzak tutmasıdır. İşte o zaman mutlak olanın değeri yeniden ortaya çıkar. Mahallenin kızları artık “ kendine geldi “ mutlak olanı yakalayana kadar da “ kendinden çıkmayacak” . Üzülmeyin yazdıklarım tüm insanlar için geçerli bize özel yazmıyorum.

Hep söylediğim gibi yine inatla söylüyorum “ rahat bırakın kadınları” Yaşamın tüm insanlara gerçekten gülebilmesi için rahat bırakın. “ Kendileri olmaları için rahat bırakın, küçük bir evren olarak yaşayabilmek kadına da kısmet olsun. Mahalleliye de söyleyecek sözümüz var elbette. İnsan olabilmenin dayanılmaz ağırlığını biraz da hep birlikte yaşayalım. Dayanalım korkmadan, kendimizi küçük bir evren yapana kadar. Açıklığımızı kadın/ erkek önce kendimize kanıtlayana kadar. Ama insan/ kadın yaklaşımından da uzaklaşmayarak. Yıllardır “ kapalı” yaşayan kadınlara “pozitif ayrımcılık” yaparak.

Kadın sorunlarına bu kadar vurgu yapılan bu yeni yüzyılda temel değer olarak ortaya çıkan “ insan”, önce kendini insanda bulmalı. Yaşantılardan önce. Düşünülmeli ne yapıyoruz, ne yaptık? “Kadına” nasıl bir yaşam giydirdik, kıyafetlerinden önce. Kıyafetin içine tartışmalar daha girdikçe sözümüz de daha sertleşecek sessizce. Yaşantımızdaki harpler henüz bitmeden yeni harplere girmeyeceğiz, girmemeliyiz. Önce kendimizi var etmek sonra tüm insanları gerçek “insan” gündemine taşımak adına. Gerçek “ insan” ın nasıl yaşadığını sessizce anlatarak, rahatça güleceğimiz günlerin özlemiyle …

Tüm şehrin ışıkları sönmüş, sokakları bom boş insanların uykuda olduğu düşüncesiyle hareket edenler, yaşama küsmüş, kendince değerleri yaşayamamış “ yüzü gülmez “ kadından korkmak gerektiği fikrini önce beyinlerinde görmeli. Şehrin ışıklarını gece de olsa yakıp rahatça uyuyana kadar hem de. “ Kendini varlık/ mikrokozmos” olarak gören “açık” kadınlara da bir şeyler fısıldayarak kendi aramızda. Tüm kadınlar “açılsın” söylemleriyle…
Mahalleli de “ açılsın”….Hem kendileri “açılsın” hem de “açılmak” niyetinde olmayanlara kılavuzluk yapsın. En azından yapılanlar “insan” için daha yaşanılır bir dünya yaratsın. Yaratsın ki küçük evrenimize sizleri de alalım. Yoksa siz hala “insan” olmaya tepkili misiniz? Daha neler…



Mahallenin Kızları Adına
Reyhan Gazel

     ANLAMAYANLARA NOTLAR   Biliyorum. Kimsenin kimseyi duymayı beceremediğini biliyorum. Niye, bilmiyorum. Bilmek bile istemediğimden...