15 Kasım 2007 Perşembe

Göz Ağlar Yürek Ağlayamaz


GÖZ AĞLAR YÜREK AĞLAYAMAZ

Onca sıkıntının içinde bir o yana bir bu yana koştururken ne gözlerimizi görürüz ne yüreklerimizi. Bir an gelir ellerimizi attığımızda ne yürek ne gözlerimiz eski halindedir. Gözler ağlamaktan kıpkırmızı açsam mı açmasam mı diye kendini zorlarken, yürek açılmanın ne olduğunu bile unutmuştur.

Her insan kendi içinde küçük evrenini yaşarken, tüm dünyanın kendi bildiği dünya olduğu tezini hemen kabullenir. Kendi yaşantısında olanlar tüm dünyada olanlardır, yaşadıkları tüm olaylar dünyanın tüm olaylarını anlatır, yaşantılarında var olanlar tüm dünyanın insanlarıdır…Bu liste böyle uzar gider. Kendi küçük evrenini dünyanın kocaman akıl almaz evreniyle bir tutanlar, gözleriyle ağlayarak yazık ederler küçük evrenlerinde yaşanılası güzelliklere. Yazık ederler sevenlerine, kendilerine.

Gözlerdeki yaşlarla dünyanın tüm güzelliklerine engel koyanlardır kızdıklarım, etrafımda var olmalarına izin vermediklerim…Gözlerdeki yaşları düşüne düşüne göremeyen, evreni kendi evreni ile bir tutanlardır kızdıklarım.Gözlerle yaşayanlardır etrafımdan uzak tuttuklarım…Gözlerin ötesini veren her şeyden, yürekten uzak duranlardır kızdıklarım.

Yaşlar süzüldükçe dünyanın da süzüldüğüne inanmak, kendi evrenini unutup gerçek evreni küçülterek haksızlık etmek gözlere de yüreklere de yazık etmek, insanda insana ulaşamamak yaşama haksızlık, yaşanılanlara aykırılıktır. Yaşamı kendine hapsetmektir. Yaşamı küçültmektir. Oysa her şey o kadar geniş ki, görebilene. Doğru yerindeyken tümü.

Yürek tüm evrendir yürekten görene. Yürek aldatmaz, anlayabilene, kandırmaz bir an bile…Yürek ağlamaz, evrenin tümünü bildiğinden. “Ağlama” der usulca gözlere,
”ağlama daha görecek güzellikler var bulalım birlikte “ Ama gözlere anlatamaz derinlerden akıttığı tüm güzellikleri. Yürek göremez diyenlere inat, yürek en uzağı görendir, bunu böyle bilene… Gördüğüne ağlayan gözlere anlatamadıkça yürek çekilir insanın küçük evreninden. Çekilirken de kapanır kendine öncelikle. Bir daha hiç açılmamacasına.

“Ağla gözlerim ağla, gel beraber daha da ağlayalım. Ağlaya ağlaya güzel günler görelim.” Hani ağlayınca güzel günlerin gelmesi gerekir ya. Bekle o zaman ağlayarak, güzel günlere hasret gözlerle. Yürekler unutulmuş, evren unutulmuş, yaşam unutulmuş…Bir unutulmayan gözler kalmış gibi. Gözlerle ağlamakla sıkıntılar çözülürmüş gibi. Yüreklerle göremedikçe de gözlerle ağlamaya devam edileceğini bilmiyormuş gibi.

Oysa ki yüreklere ulaşanlar kolay kolay ağlayamaz. Sıkıntılarının, ağlatanların yürekten olmadığını bildiklerinden…Yürekle bakanın ağlatmayacağını görebildiklerinden…Yürekle baktıkça da yüreklerin ağlatmayacağını yaşadıklarından…

Yürekler ağlayamaz, gözler ağladıkça. Kapanır kendine koca evren, koca yürek…Açılmamacasına. Gözler, yürekle beraber yaşamadıkça gülemez de, yürek gülmek istese de. Böyle bir devinime gerek var mı? Benim yaşamımda olmadı, olmayacak da.

“Yürek” lilere yürekten yüreğe…

Reyhan Gazel

Hiç yorum yok:

     ANLAMAYANLARA NOTLAR   Biliyorum. Kimsenin kimseyi duymayı beceremediğini biliyorum. Niye, bilmiyorum. Bilmek bile istemediğimden...