27 Ocak 2010 Çarşamba

YÜREK RİTMİ

Yaşamda bir ileri bir geri, iki ileri bir geri, iki ileri, bir geri… giderken, inişte çıkışı, çıkışta inişi görürken, yüreğimiz aynı yerde kalır mı? Yaşananların karmaşıklığı yürekleri nasıl etkiler?

Beyin kadar yüzeysel yaşamayan yürekler, yaşananlardan aldıklarıyla kendisini ayakta tutmak için ne kadar çabalar? Yüzeyde yaşananları derinlerden gördüğünde ne kadar etkilenir? sorularının yüreklerin yaşadıklarını net açıklayamayacağı açıktır.

Sabahları yatağımızdan kalkarken, “ Günaydın güneş, günaydın yeşil ovalar…” şeklinde güne başlamanın günün getireceklerini etkileyebilme şansı var mı? Huzurlu bir sabahın gecesini, günün garip, kontrolümüz dışındaki yorgunluğuyla karşılamanın yüreklere etkisini de aynı oranda büyük olur. Bedenden önce yüreklerin yorgunluğunu bildiğimizden…

Bir anda hızlanan gündüz telaşını, sevdiğimiz bir arkadaşımızdan gelen huzur dolu bir mesajla duraklattığımızda, yürek de duraklamaz mı? Her şeyi bir kenara bırakarak…Tüm telaşı… Bir anda evimizden gelen ani üzüntü veren haberle yüreğimiz yeniden hararet yaşamaz mı? O anda çalan telefonumuzla karşımızdaki kişiyle sakince konuşmamız gerektiği, her yaşananı bir yana itmez mi? Ya yüreğimizi…

Evden çıkarken, güne ait yapmayı unuttuğumuz bir çalışmayı hatırladığımızda yüreğimiz de sıkışmaz mı? Yetiştiremeyeceğimiz bir çalışma karşısında sıkıntısını sıkışarak göstermez mi? 2 gün sonra gideceğimiz bir toplantıda yapmamız gereken konuşmanın metni de bir anda beynimizden indiğinde, bellekle yürek çarpışmaz mı?

Yolda sıkıntılı yürürken karşılaştığımız güler yüzlü bir komşumuzla iki laf etmenin rahatlığı tüm yüreğimizi sararken, yaşama bir an için de olsa “dur” dememizin yürekteki yansıması nasıl olur?

Yaşananların tümü birbirinden o kadar ayrı ki… Getirdikleri, götürdükleri, verdikleri, aldıklarımız…Beynimizle doğru yere koyabilsek bile yüreğimizde doğru yere koyamadıklarımız…Yüreğin çoğunlukla isyanını bildiğimden rahatım. Konuşurken yürekten yüreğe akan farklı mesajların ağırlığını yaşadığımdan çoğunlukla. Diller yalan söylese de yürekten akışların doğruyu söylediğini düşündüğümden…

Bedenlerimiz dinlense bile yüreklerimizin dinlenebilmesi için belki de ayrı bir çaba göstermemiz gerekiyor. Yorgun yüreklerle üretebilmenin zorluğunu yaşamamak, gerçekten dinlenebilmek için…Yaşama arada bir de olsa ara vererek, yürekleri bir kuşun kanatlarında uçurarak…Nereye giderse oraya gidebilmesini sağlayarak…

Ritimle yaşarken, sürekli farklılıklarla baş etmeye çalışırken, yüreklerin unutulmaması dileğimle…

Reyhan Gazel

     ANLAMAYANLARA NOTLAR   Biliyorum. Kimsenin kimseyi duymayı beceremediğini biliyorum. Niye, bilmiyorum. Bilmek bile istemediğimden...