30 Kasım 2013 Cumartesi

Kimiz ki...

Kimiz ki;

İnsan olmaya çalışmaktan öte...

Reyhan Şengün (Gazel)


 
 
 
Yeni blogspot adresim; www.reyhansengun.blogspot.com
 
Ziyaret ediniz

18 Kasım 2013 Pazartesi

Her Dem


 

 

Çalınır da açılmaz mı ki demden gelen… Ya Hu

 

Her demde bulunan gözyaşı mıdır söyleten?

 

Demden gelen deme mi gider de bilmez bu yürek?

 

Yürekten bilmeyeni neyler bu demli yürek… Ya Hu

 

Her demden alırken hisli kalbi, vuku da bulabilir belki…

 

Dinle demden geleni, geldiğini bilmeyeni, belki de söylenmeyeni…

 

Söylenmeyen dem, dem midir ki?

 

Dedik!  Yazmaya karar verdik…

-----

 


Yazmasaydık ölmezdik de bildik ki yazsak kalacaktı belki bir kitaplık kenarında büzülü… Öylesine kenarsızca…

 

İşte o andır adama yazdıran, bu anı kovalayan gelecek olan anların beklentisinde… Belki de kenarda durmayacak sözlerin bütünü; kim bilir?

 

İşte o demdir tüm yaşanmışlığın orta yerinde… Bitemezliği anlatan kelimelerin toplamında akılda kalan hislerle. Yazan bilir yazılmaya da bilineceğini…Lakin yazar, yazar! Nasıl yazmasın ki taşmış demlerin koyuluğunun eşliğinde.

 

Bir dolu sızının demidir toplamı sözlerde…

 

O sızılara inat gülümseyen yürek! Gülümseten dem bilinci! Gülebilen yüz derinliği!

 

İşte o andır yazdıran elleri, söyleten yürekleri… Yaşamın her adımında bir demdir ardında kalan sözler… Bu sözlerdir demden gelen yaşamda!

 

Her an dem yenilenirken, soğuk açık cümlelerden uzaktır belki de dillendiren; kim bilir?

 

Yaşamı demin güzel tadında yaşayanlara atıfla her an yeni bir ana gebe bir dem anlayışı derinlerden akan.

 

İşte o andır yürekli yapan; bilene!

Reyhan Gazel

12 Kasım 2013 Salı

YÜREKTEN YÜREĞE…



 “Benim yüreğim ancak küçücük bir kuşun kanatlarında savrulabilir yaşama “ derken, yüreğimin tüm yaşama , yaşamın içindeki tüm insanlara, bildiğimiz/ bilmediğimiz tüm evlerin içine yani yine insanlara, yaşama yani yaşamı oluşturan tüm insanlara ulaşmasını/ ulaşabilmesini düşünmüştüm. Kuşların özgürce, tüm yaşamın üstünde savrulup bir o yana bir bu yana kısaca her yana ulaşabildiğini bildiğimden…



 “Benim yüreğimin” sahip olduğu sevgisinin büyüklüğünün rahatlığıyla, sevgiyle yapılan her işte, her ilişkide, her rolde, her kızgınlıkta, her evde olmasını görmeyi yine yüreğimden isteyerek…

Yürekten yapılan tüm konuşmaların istenen tüm sonuçlara ulaşabildiğini bildiğimden, “başı boş gezen, nerede, ne aradığı belli olmayan, gittiği yerde kendini anlatamayan yüreklerin yaşamdaki sıkıntılarını gözlerimle gördüğümden…"

“Benim yüreğim ancak küçücük bir kuşun kanatlarında savrulabilir tüm yaşama” söylemlerimle, yaşamda herkesin mutlu olmasını istememden doğal bir durum olamaz. Yürekten baktığımda sevgiyle yaklaşmış olduğumu düşündüğümden…

Yürek ve sevginin bir arada olmadığı tüm durumlarda, insanların yaşamlarını hep olumsuzluk üzerine kurduklarını gördüğümden, olumlu bir yaşamın çıkış noktasının yürek ve sevgi kavramlarının birlikteliği olduğunu görebildiğimden…

Sevginin taşmasının insanı huzursuz ettiğini yaşadığımdan, sevginin yüreğin kontrolünde ve beynin yanı başında olması gerektiğini vurgulamanın önemini ifade edebildiğimden…

Yine de sevgi ve yürek birlikteliğini “kuşun kanatlarında” daha çabuk ve işler halde tüm insanların önce beyinlerine kondurmak istediğimden, yazabildiğimden…

Mutluyum…Mutlusun…Mutlular diyeceğim günlerin herkes için anlamını iyi biliyorum. Yürekten yüreğe kondurulmuş sevgilerin “kuşlarla” yaşama katılabildiğini yaşamamdan…

Sevin, sevilin, anlatın, dinleyin diyen dillerin ne anlamları taşıdığını gördüğümden…

Yürekten yüreğe bir yazı yazmayı istedim. Anlayana, düşünene, okuyana, sevgiyi herkesin gözlerinde görebilene…

Reyhan Gazel

     ANLAMAYANLARA NOTLAR   Biliyorum. Kimsenin kimseyi duymayı beceremediğini biliyorum. Niye, bilmiyorum. Bilmek bile istemediğimden...