En dingin halinde anlık gelen iç seslerin iletisini görselle
döktürmek çok tatlı gelir insana. Sanki önceki tüm anlar silinmiştir, tertemiz
bir durulukla akarsın yeryüzüne doğru… Kelimeler aklına indikçe, geçmişin
ansızlığı bir boşluk gibi ılık rüzgâr estirirken, yanında iki kediyle yazarsın.
Olmazsa olmaz itekleyicidir kediler böyle anlarda. Sürtünür geçer koluna, patim
sende der gibi. Bir de kokladı mı o iş tamam… Tüm evren seni dinliyor gibi
döktürürsün. Dinleyen milyonlarca insanın sanki gözleri üzerindedir, “hadi yaz
yaz yazzzz” Az bir gülümsemeyle geçelim bu ironiyi…
Az gülümsedik ciddiyetle devam etmeli tam da bu anda.
Yazabilmek aslında her insanın bildiğini düzenleyebilmek
yetisiyle hareket ettiren bir güçtür. Karnın tok, sırtın da pekse geriye sadece
çoğuna lüks gelen romantik bir eylemle bilgisayarın başına kurulursun. Evet,
yazmak romantik bir eylemdir. Duygunu, düşünce harmanından geçirip, aklın
yettiği hissedişle, sayıca tahmin edilemeyen kelime yığınlarının arasından
seçilmiş bir konfigürasyonla tuş tıklatma eylemi… Bu günümüz için fazla
romantik, biliyorum. Eski romantiklerden olarak, yaşımla paralel bir miktar
yaşam anları yazdırtıyor işte.
Tabular asa hali, anları, yaşımı, huyumu, suyumu, halimi,
okuduklarımı… ötelese de silinmiş nefes alışların derin vurgusu söyletiyor…
Zarifçe… Sanki “ Ben buradayım ama şu an seninle değilim” der gibi bir an;
tabular rasa halinde yazabildiğim an.
Hep bir yanı geçmişin bir anında tutuklu kalmış yürekler şu
garip yazarı bulduğundan, payıma düşen en boş zihinle sadece döktürmek… Bomboş
bembeyaz bir word sayfasını siyah lekelerle harekete geçinip anlamlı bütünler
oluşturmak…
Anlayamam. Tabular asa halinde yaşamaya alıştığımdan mı ne? Sanki
kelebek gibi her gün yeniden doğmak, her gün yeniden ölmek… Sanki kelebekler
arasında geçiş yapmış gibi tüm ruhlar… Her kelebek kendini “tek” zannederken
yaşadığı o biriciklik hissi gibi…
Her biricik, kocaman bir evreni oluşturduğundan, tabula rasa
halindeki zihinle her an yeniden, ilk kez nefes alıyormuş hissi ne tatlıdır
bilir misiniz? Vallahi çok nefis bir duygu. Mis gibi bir duygu, halden hale
geçişin köprüsü romantik zihin ancak bunu bu kadar net yazabilirdi. Hadi bugün
okuyan milyarlarca insana kocaman bir kıyak. En somutundan bir ironi ile bu
cümleyi gırgıra vurup diğer oturaklı cümlelere geçeyim.
“Elleri hep üşüdüğünden hiç çıkarmazdı ellerini cebinden” Sahi
el cepte, cep nerde? Cebi ısıtan el, eli ısıtan cep… İç içe geçmiş iki kavram
gibi. Bir metaforu kendi iç dengesiyle bütünleştirmeyi seven bu küçük yazarı
kırmayın. Bir elin nesi var iki elin ısısı var. Dahasını ben bilmem. Yok yok
bugün tabula rasa halim bana böyle yazdırtıyor. Kurtulmam gerek bundan.
Geçmişin izlerini taşımak daha mı kolay ne?
Romantik yazar gülümseyen yazardır. İçi gülmeden yüzü
gülümseyen… Sahi Abuzer Efendi sen hiç şair gördün mü?
“ Yok abla vallah görmedim”
İyi. Normal. Böyle kal. Yerin güzel Abuzer Efendi.
Şiişşt ilişmeyin. Ben gördüm. Bir şair gördüm. Tanıdım. Loş
ışıklı odasında oturup sadece yazıyordu. Yaşamadığını, duygularını üstelik… Ne
tuhaf değil mi? Yaşasaydı yüzyılın çapkını olurdu bu şair. Yaşamadı, yüzyılın
şairi oldu. Kaldı büzülü kenarda duyguları. Arada okuyan iki cilveli kız az bir
gözyaşı döktü yazdıklarına oysa ki içini dolduran duygunun kendilerinde
olduğunu bilmiyorlardı.
Nasıl bilsinler ki…?
Abuzer Efendi, iki cilveli kız ve yüzyılın şairi arasında
köprü görevi elbette ki bir aforizma satırlarında vücut bulabilirdi. Öyle de
oldu. Bu tuhaf üçlü sokakların değişmez sakini olarak kalabilirdi, kalmadı.
Çünkü iki tıklamayla kaldı büzülü kenarlarda bir yerlerde.
Hayata ironik bakabilenlerle tabula rasa halinde
yaşayanların müthiş hissel mücadelesinden koca sayfalar çıkabilirdi. Çıkmadı.
Nolsun başka?
Oooo Abuzer Efendi çok oldu sizi görmeyeli. Gözlerim
yolların orta yerinde kaldıydı az biraz önce. Sahi “sen hiç şair gördün mü”
“ Yok abla vallah görmedim”
İyi. Normal. Ben gördüm.
Hayat böyle bir şey ey okurlar. Döngü… Kısırından üstelik.
Hani hep dediğim gibi “Gökyüzünün
altında her şey eski” Kelebek gibi geçişken ruhların döngüsü…
Siz siz olun hayatı fazla abartmayın.
Sahi size küçük bir sır verip kaçayım: Hepimiz öleceğiz…
HOOOPPPPP KAÇTIMJ