13 Kasım 2007 Salı

Gülü Bir Gün Seni Her Gün





GÜLÜ BİR GÜN SENİ HER GÜN



Bir gülü sevdim bir seni sevdim…diye başlayan bir şarkı vardı çocukluğumda. Ama inanın melodisini hafifçe mırıldanabildiğim bu şarkının diğer sözleri hakkında hiç fikrim yok. Ama gülü bir gün seni her gün diye başlayan ve devamını nasıl söylediklerini bilmediğim bir tır arkası söz aklıma geliyor bu şarkıyı mırıldandığımda. Sanırım karşıtlıkların birbirinin ardından gelmesi durumu söz konusu burada. Şarkıda gülle aşık olduğu kişinin bir olduğunu söyleyen bir insan, tır arkası sözde gülle insanı aynı kefeye koymak şöyle dursun, karşılaştırmıyor bile. Niyeyse ?

Gül. Güzellikleri çağrıştıran, sevdiğimize verince ya da alınca bizi mutlu eden bir çiçek. Niyeyse ? Yüklenen anlam bu da ondan belki de. Gül güzelliklerin tümünü çağrıştıracak, tüm sevdiklerimize verilecek, sevenlerimizden beklenecek, getirilmezse kapris yapılacak, paramız yoksa bahçeden çalınacak yine de sevdiğimize verilecek….Ne pahasına olursa olsun hep istenecek. Unutmayın ey sevenler… Birileri emretti, yükledi anlamı gerisi sizin işiniz, ne yapın edin bulun ve verin. Ne yapıp edin de aldırın zorla. Bir de mümkünse kırmızı olsun en çok göze batanından. Kıpkırmızı alın ki daha çok sevsin sevdiğiniz.

Derdim gülle değil anlamayanlara. Derdim zorla güzellik veren ya da almaya çalışanlara. Güzellik, sevgi bir çiçeğe yüklenemeyecek kadar derin olmalı, bir çiçeğe göre değişmemeli. “Kırmızısı az bu gülün sen beni çok sevmiyorsun demek ki, niye gül almadın bana beni sevmiyor musun?” Diyen dillere kızgınlığım. Yürekleri çiçeğe sığdırmaya çalışanlara kızgınlığım. Sevdiğinize bir ot bile anlamlıdır yürekten verildikçe. Aldığınız bir gül yaprağı bile değerlidir sevgiyle sunulduğunda. Verdiğiniz bir kırmızı gül mü sizi değerli kılan ya da çok değerli kılan? Gül solduğunda ne olacak? Özür dilerim defter arasında kurutulup saklandığını unutmuşum. Yıllar geçse de sevildiğini hatırlamak için arada bir bakmak gerek defter arasına. “Beni seven biri vardı ne çok severdi en iyisinden kırmızı gül almıştı. Şimdi nerede acaba? “ “ Birine gül almıştım saklıyor mu ki defterin arasında, adı neydi ki ? “

Daha vahimi var bu sözlerin. “ Eşim beni ne çok severdi eskiden. Bak göstereyim sana kanıtlamak için. Bana şu şimdilerde solan gülü almıştı sene bilmem kaçta. Şimdi artık almıyor. Ama olsun aldı ya. Beni sevdiğini gösterdi.” “ Şimdi…” “ Şimdi almaz eskiden çok aldı. Çok pahalı zaten ne yapacağım ki gülü?” “Umurunda değil de niye sararmış güle bakıp bakıp ağlıyorsun?“ “Ben ağlamayım da kim ağlasın kardeş?” Ağla ağla…Belki biri gül verir de bırakırsın ağlamayı.

Kocaman yüreklere sığmayan sevgilerin küçücük aciz bir güle sığdırılması solduruyor gülü belki de zamandan öte. Bilemem hiç soldurmadığım için defter arasında. Hiç de soldurmayacağımı biliyorum. Gülü koklamak, yaşamı yaşamın içinde yaşamak, tüm güzellikleri yerinde yaşamak isteği yaptırıyor bunu bana. Sevgi yürekte yaşar, gülde değil. Ya da gülde yaşar yürekte değil. Gül kendinde yaşar, kendi için, kendisi için tüm sevgileri. İnsanın sevgisini taşıması önce gülün güzelliğine haksızlık olmaz mı? Taşıyamayacağı yükü yüklemek gülün kendisini yok etmez mi? Yüreklere sığmayanı güle sığdırmak belki de en büyük haksızlık. “insana” haksızlık, sevene, sevilene, sevmesi beklenene, sevildiğini düşünene, sevgiyi gerçekten bilene…

Bu yazımdan sonra da yine gül güldür, getirene, verdiğime…

     ANLAMAYANLARA NOTLAR   Biliyorum. Kimsenin kimseyi duymayı beceremediğini biliyorum. Niye, bilmiyorum. Bilmek bile istemediğimden...