2 Kasım 2007 Cuma

Mutluyum...Mutlusun...Mutlular

Mutluyum… Mutlusun… Mutlular


Bir çocuğun gözlerinde mutluluğu yakalamak, bir gökkuşağında, bir göl kıyısında, deniz kenarında, ev işlerinde, zamanında yapılan ödevlerde, başarılı ameliyatta…… ne önemi var ki kaçıyor mu ki yakalayalım? Mutluluk kaçar mı ? Kimden, neden, nelerden….

Bizden kaçan mutluluk, mutluluk mudur ? Değildir elbette dediğinizi duyar gibiyim. Kaçmayan şeyler mutluluk mudur ? Ne güzel kaçmadı yanı başımızda diyelim mi ? Yanı başımızda olan mutluluk mudur ? Yine başa dönelim; mutluluğu yakalayalım…. Nerede ? Bir çocuğun gözlerinde mutluluğu yakalamak, bir gökkuşağında…..

Yeni yüzyılımızın yalnızlaşan insanlarının temel sorunudur mutluluğu yakalayamamak. Bence de ciddi bir alay konusu. Alay konusu çünkü, mutluluğu yakalamak diye bir şey olmaz ki. Mutluluk beynimizde, yüreğimizde, dilimizde…. Yani içimizde. dışarıda aramak bile kendi başına ayrı bir alay konusu. İsteyen yine dışarıda kaçan mutluluğu arasın dursun diyecek sözüm yok elbette herkes kendi yaşamını yaşar. Arayın bakalım bulursanız bana da yerini söyleyin. Bulamazsınız, bulamayacaksınız da. Yok öyle bir şey. Her acı gibi mutluluk da insanın kendisi ile ilgilidir çünkü. Kendisi ne kadar büyük görürse o kadardır. İçinde bulamayanlar dışarıda arar durur, sanki bulduğu mutluluk sandığı şey eline geçince , yakalanınca her şey bitiyormuş gibi. “Evet artık mutluyum ne güzel istediğim arabayı aldım “ “Artık mutlusunuzdur bayım. “ “ Çok “ bir süre sonra arabanın modeli eskiyince ne olacak bayım ?” “Yeni mutluluk ararım kendime.” “ EEEEE sonra ya sonra yenisi gelsin sonu yoktur bu arayışların. Oysa ki içimizdeki mutluluk bizi her daim mutlu kılar. Bir yakalayabilsek içimizde. O zaman çözülür tüm düşmanlıklar, kavgalar….

Hiç düşünmeyiz ne istediğimizi. İsteriz sadece. İçimize sormadan hem de büyük bir fütursuzlukla. İsteriz, isteriz, dinlemeyiz içimizi. Aslında içimiz bir şeyler söylemek ister arada bir ama içimize güvenimiz yoktur dışarıdaki daha iyi bilir. Komşum daha iyi bilir, arkadaşım, çocuğum…. Onların bizim neyle mutlu olacağımıza dair hep düşünceleri olmuştur. Dinleriz ama gerçek “ İçimize “ sormayız yine de.

Öğrendiklerimizle yaşadığımız sürece de sormak durumunda hissetmeyiz kendimize. Öğrendik ya yeter sanki. Gördüğümüzle yaşamak daha kolay gelir çünkü. Görürüz birilerinin mutluluğunu araba alınca biz de isteriz mutlu olmayı. Üstelik yine içimize sormadan. İçimiz görünmez çünkü uğraşmak gerek. Gelemeyiz uğraşlara. Yorar zaten yorgun dünyamızı iyice. Dışımız bizi yeterince yorarken üstelik. Ne gerek var ? Meditasyon, yoga vs da devre dışıdır kendimizi dinlememek istediğimiz için, kendimize güvenmediğimiz için. Başkaları daha iyi bilir her şeyi. Amerikayı yeniden keşfetmek işimize gelmez. Gömeriz tüm isteklerimizi alt beynimize yaşarız üst beyinle. Yeter mi ? Yetmez. Yıllarını bu işe veren Nusret Kaya Hocamız diyor onun yalancısıyım.

Her şeyin bizde olduğunu gördüğümüzde ise saçarımıza ak düşmüştür bir kere geriye dönüş başka dünyada… İş işten geçince.

Bana sorarsanız çoktan aramayı bıraktım. Aramıyorum aramam da. İçimdeki sesi gerçekten duyduğumda ise zaten mutluluğu yakalamışımdır. Mutluyum… mutlusun…mutlular

Mutluluğu arayanlar adına öylesine bir yazı

     ANLAMAYANLARA NOTLAR   Biliyorum. Kimsenin kimseyi duymayı beceremediğini biliyorum. Niye, bilmiyorum. Bilmek bile istemediğimden...