12 Ocak 2008 Cumartesi

Yürekten Akanlar




YÜREKTEN AKANLAR


Bir insanın en mutlu olduğu an, hangi andır? Bir insan, mutluluğunu göğe yükselttiği anda yaşadıklarını nasıl anlatır? İnsan kendini var ettiğini düşündüğü an ne yapıyordur? İnsan gerçek mutluluğunu hangi an yakalar?

En büyük mutlulukların yaşandığı an, gözler nasıl bakar? Gözler bakarken yürek nerededir? Yürek ne zaman ortaya çıkar? Davranışlarımızın içeriyi yüreği ortaya çıkarır mı? Yürekler görülebilir mi? Görülmesi gereken yürek midir? Yürek görülmese ne olur?

Yürekler düşünüldükçe sorular da birer birer dökülür; dilden, yürekten… Dökülmese ne olur? Yürek dökülmese yok mudur? İlla ki dökülmesi mi gerekir? …..

Yüreklerin varlığının yaşamda karşılığını bulması gerçekten zor bir iş. Yüreksizce yaşamaya alıştığımızdan mı ne? Kendimizi görüntümüzle var etmeye alıştığımızdan mı ne? Kurtulamadığımız yüreksiz bakışların etkisi neden azalmaz? Yaşam bu kadar kolay mı? Yaşayabilmek de…

İnsanın en mutlu olduğu anının, yüreklice ortaya çıktığı an olduğunu bilebilmek zor olmasa gerek. Yürekten yapılan tüm yaşam işlerinin, kendimizi var edebilmeye bir adım yaklaştırması mutlu etmez mi? Hem de çok mutlu…Yüreğimizin açığa çıkması bizi yorsa da…dışarıdaki yüreğimizin dış etkilere açıklığı bile canımızı acıtamazken…Asıl canımızın yüreklerde olduğunu bildiğimizden…

Bir insan doğduğu anda değil, yaşayabildiği anda gerçekten “var” olur. Bu öyle bir var oluştur ki, kendini tüm değerleriyle yaşama sunduğu andır. Bu sunuş, yürekten yüreğe güzel bir giriştir, bilene…Bu an insanın mutlu olduğu andır. Kimseleri gözü görmeden, kendi için mutlu olduğu, belki de tek andır. Kalıpların dışında, robotizmden uzak…Kendisi gibi, var oluş nedeni ile…

Yüreklerimizin konuştuğu an, gözlerimiz bir başka derin bakar. Tüm yüreklerin içine rahatça girerek, yürekleri, yüreklerin orta yerinde fethederek… Yüreklerini ortadan deldiren tüm yürekler, buna karşı koyamaz. Teslim…Ama bu teslimiyet zarar vermez. Yürek, hiçbir yüreğe zarar veremez. Yürek rahatlar, rahatlatır…Bu rahatlıkla gözlere gönderilen ışıltı, pırıl pırıl donatır tüm evreni; küçük evrenleri, büyük evreni…

Gözler pırıl pırıl evrenleri gözlerken, yürek olması gerektiği yerde “insandadır” “insanın kendisindedir. Dışarıda olsa bile… Dışarıdaki yüreği korumak, pırıl pırıl bakan gözlerdeki yüreği harekete geçirir. Yürek dokunur diğer yüreğe…Öyle bir dokunuş ki, karşılıklı var olmayı getirir devamında. Yürek ortadayken, kendindeyken güçlenir. Sağlam yürek kendine gelir. Kendi gibi olur, değerleriyle… Hem içindeki hem dışındaki eylemleri yönlendirmek isteyerek.

Eylemlerin yönlendirildiği anlarda yürek kıpır kıpırdır. Kendisini eyleme dökebilmek için sabırsızlanır. Eylemler engellendiğinde ise, en mutlu anlar, en mutsuz anlara dönüşür. Bu böyle gider… Yaşam öyle ya da böyle, öylesine devam eder…Yaşarken ölümü tadarak…

Yaşam tüm yüreklere gülsün…

Reyhan Gazel

     ANLAMAYANLARA NOTLAR   Biliyorum. Kimsenin kimseyi duymayı beceremediğini biliyorum. Niye, bilmiyorum. Bilmek bile istemediğimden...