10 Ocak 2008 Perşembe

Allahın Emanetleri




ALLAHIN EMANETLERİ


Daha küçücük yaşımda sokakta bir mağdur görünce yüreğim ılık ılık akardı. Ardından dünyamın kararması ve yemeden içmeden kesilmem de bundandı. Kimseler bilmezdi neden yemediğimi. Çevremin tüm çırpınışları da boşaydı böyle durumlarda. Aç otururdum. Mağdur insanın ruh halini daha iyi anlayabileceğimi, bu şekilde destek olduğumu düşünürdüm.

Yıllar geçtikçe mağdurun tanımı da, durumu da değişmeye başladı yüreğimde. Geçmişte sadece aç ve dilenen insan olarak düşündüğüm mağdur, yerini dilenmeyen, aç da olmayabilen insana bıraktı. Dilenenlerin iş olarak düşündüğünü gördüğümden… Gerçek mağdurun kimseden bir şey isteyemeyeceğini anlayabildiğimden… Sadece açlığın değil bir çok olumsuzluğun mağdur olarak içeriklendirildiğinden…

Mağdur kimsenin mağdurluğunun kültürel etkilerle de şekillendiğini görmek en büyük yıkımdı yüreğimde. Kültürü kısaca yaşam tarzı olarak düşündüğümüzde, insanların kendi yaşam tarzlarında olmayanlarla yaşamı etkilemeye çalıştıklarını düşünmek bile acı verirken …Duygusu tamamen yok sayılarak dışlananların yok sayıldığını görmek, büyüsem de yüreğimi küçücük bir çocuk gibi ağlattı.

Yolda yürürken görülen ekmek parçasının öpülerek taşınması gözlerimi yaşartırken, nimetin en büyüğü olarak düşündüğüm engelli insanların tepilmesi, hor görülmesi daha çok ağlattı yüreğimi. Ekmeğini öpen, engellisi tepen millete bir şey diyememek de.

Mağdurun acısını bir başına yaşamasını tercih edenlerin toplumda söz sahibi olması dağladı geçti…”Gözümün önünden çekil” ifadelerinin gözlerde okunması yaktı. Kendine ait olmayan yaşantıları yok saymayı düşünenlerin varlığı rahatsız etti.

Muhtaçlığı mağdurlukla beraber düşündüğümde, muhtaç olanların mağdur görüntüsünde olmasının beklenmesi üzdü. Mağdurun sadece sokakta dilenenler olmadığını anladığımdan beri içim daha yanık. Muhtacın mağdur görüntüsüne tahammülü olmadığını bildiğimden…Kime muhtaç olabilir ki insan? “İnsan insanın külüne muhtaçtır” nasıl bir “insan” anlayışıdır anlayamam.

Mağdur insanın muhtaç olduğunu görememek en büyük ayıptır. Mağdurun bir insandan bir şey istememesi ise en zor durum. Bekleyip isteyememek... Sadece Allahtan istemek…Kula kulluk yapmamak, kuldan istememek yetmez mi?

Yaşam insanı sınar. Yaşamın içinde sınar. Acımasızca hem de. Her yapılanın karşılığı vardır mutlaka. İyiliğin de, kötülüğün de. Ama niyetleri yaşam kendi içinde sınayamaz. Niyetleri sınayacak sadece Allahtır. Mağduru muhtaç rolünde düşünüp kendini, verici olarak görenleri, gösterenleri niyetlerde buluruz. Niyetleri anlayabilirsek…

Sınanan niyetler ise yaşamda karşımıza çıkar. Kendisini verici gösterenler de alıcı bularak çıkar elbet bir gün.

Aklın ve vicdanın bileşimi olarak yaratılan her insan, bu bileşimi doğru yönetemediğinde yaşanan durumların başlıklarıydı yazdıklarım. Anlayabilene…

Reyhan Gazel

     ANLAMAYANLARA NOTLAR   Biliyorum. Kimsenin kimseyi duymayı beceremediğini biliyorum. Niye, bilmiyorum. Bilmek bile istemediğimden...