18 Ocak 2008 Cuma

Başörtüsünü Bu Defa Benden Okuyun




Yıllardır üzerinde konuşmayan, yazmayan kalmadı. Kimileri kimilerini kızarak dinledi, kimileri kimilerini rahatlayarak okudu…Birileri çıktı konuştu, birileri evinde dinledi, sokakta yaşadı, mahalleliden duydu, konuşulanları dinleyenler bazen kızdı, bazen sevindi… Ama hiç yürekleri dinleyen, yüreklerden konuşanı görmedim, duymadım. Ya da bana denk gelmedi.

Başörtüsü deyince sadece aklıma yıllar öncesinden bir görüntü geliyor. Üniversiteye başörtüsü takarak geldiği için alınmayan ve okumak istediği her halinden belli olan bir kızımız, bir anda sinirlerine, yüreğine hakim olamayarak başörtüsünü adeta başından koparttı attı. Haykırdı, sessizliğini yüreğini bozarak ne yaptığını bilmeyerek, eylem derdinde olmadığını da belli ederek hezeyan içine girdi. Bu manzara yıllarca da gözümün önünden gitmeyecek. O an işin vehametini anladım. Bir genç kızın başörtüsünden koparken çektiği ızdırabı, hüznü, sıkıntıyı… ama okumak için tüm bunlardan ne kadar büyük bir yürek yıkımı ile vazgeçebildiğini…

Belki kişisel olarak hiç gündemimde olmamasına rağmen bu davranış bana yıllarca her düşündüğümde durumun başka boyutlarını da gösterdi. Hem yüreğime hem aklıma…Bu iş çözülmeli…”İnsan” ların kendi değerlerini kendilerinin istediği gibi yaşamasına yüreğimden istek duyduğum için, hiç anlayamadığım başörtüsü ile ilgili sıkıntılar herkesin yüreğinde çözülmeli.

İşin içinde kamusal alan olunca kuralların insanlar tarafından konan şekliyle yaşatılmak istenmesine devam kararını verenler, kamusal alanın kurallarının hiç değişmemesi gerektiğine inananlara sözüm; bir kez daha düşünmeleridir. Bu kuralların değişimle birlikte değişim sürecinde, değişmesi mümkün olmaz mı? Bu katı tutum niye?

İnatla iddia ediyorum; hiçbir kadın sadece simge olsun diye kendi görüntüsünü, kılık kıyafetini değiştirmez. Bir kadına istemediği bir şeyi yaptırmak çok zordur, görüntüsüyle ilgili istemediği bir şeyi yaptırmak ise nerdeyse imkansızdır. Eğer görüntü ya da kıyafet seçiminde bir tarz belirleniyorsa bu ancak kadının kendi yüreğindeki değerleriyle ilgilidir. Kendi istediği içindir. Zorla başörtüsü taktırılan bir kadın bir yolunu bulup zorlayanlardan uzaklaşınca illaki kendi istediği görüntüyle dolaşır. Hiçbir kadına zorla saçlarını kapattıramazsınız. Çünkü, başörtülmesi sadece başın örtülmesi değil, yaşantının da şekillenmesidir. Dinsel yaşantının yaşamın orta yerine konmasıdır. Buna karar vermek ve bu karara uygun yaşamaya çalışmak ancak kişinin kendi isteğiyle olabilir. Kendi değerlerini yaşama katmasındaki istek…

Başörtüsünü takmak ya da başörtüsünü çıkartmak bir karardır, her şeyden önce kişisel bir karar. Yaşam tarzını anlatan, çevreye gösteren bir karar… Yaşantılarıyla ilgili kendi değerlerini kapsayan kararları verenler, yaşamdan uzak durmak üzere bu kararı vermemişlerdir. Tam tersine yaşama "kendileri" gibi katılma kararı almışlar, bir duruş sergilemişlerdir. Üstelik, yaşama katılmamanın sadece başörtüsü takmayla sınırlandırılması anlaşılır bir şey değildir.

Kılık kıyafetlerini istediği yaşam tarzına uygun şekillendiren kadınların da toplumda var olmak istemeleri aslında daha kararlı bir duruşu sergilediği için, takdir edilecek bir durumdur, eleştirilmekten öte. Belli bir duruşu, tavrı olan kadınların varlığının yaşama daha katılımcı bir ortam yaratacaklarının açık olarak bilinmesi gerekir. Kendisiyle barışık, kendisinin istediği şekilde giyinebilmenin rahatlığı, kadınların yüreklerini sardığından daha üretken olmaya da başlarlar. Tüm insanlar gibi…Erkek olsun kadın olsun, açık olsun kapalı olsun ne olursa olsun kendisini kendi ürettiği ya da istediği biçimde var edenlerin üretime olumlu katkısı açıktır. Burada tartışılacak bir durum yoktur. Ancak, insanların koyduğu kalıpların yine insanları üzdüğü günümüzde, bunun bile görülemiyor olması ürkütücüdür.

Başörtüsü değil tüm kılık kıyafet seçimlerine saygı duymak, sadece üretimlerine bakarak insanı değerlendirmek zor olmasa gerek.

Bunların ötesinde insanın kendi seçiminden dolayı yaşamdan uzak tutulmaya çalışılması, insan olmaya aykırıdır. Bunu kimsenin kimseye yapmaya hakkı olmamalı. Bir iş yerinde herkes kendisini beyniyle, becerisiyle var edebilmelidir. Kıyafetlerle değerlendirilen ya da kıyafetlerinden dolayı istenmeyen bir kadının yüreğinin ne kadar yara alacağının unutulmaması gerekir. Kendisini kendi istediği şekilde var etmeye çalışan bir kadının istenmemekten öte, daha çok kabul görmesi gerekliliği yüreklerde yerini bulmalıdır.

Sözüm, sadece başörtüsü taktığı için kamudan uzak tutulanlara değil, kendisini var etmeye çalışan, var etme nedeniyle yaşamdan uzak tutulanların tümünedir. Rahat olun. Bir gün sizi yüreğinden anlayabilenler olacaktır. Sizi sadece insan olarak değerlendirip, görüntünüzün üretiminizin değerlendirilmesine olumlu/ olumsuz katkısının olmayacağı günler emin olun gelecektir. Biraz daha sabır… Herkes için daha yaşanılır bir dünya için beklemeye değer. Ama yılmadan…Üretimle var olduğunuzu gösterebilene kadar…

Son sözüm; hiçbir zaman başörtüsü takmayı tercih edenlerden sıkıntı duymadım. Ama başörtüsü taktığı için sıkıntı yaşayanları gördüm, duydum, üzüldüm. Bir felsefeci olarak, insanların yaşantılarını oluştururken kendi değerlerini yaşamak istemelerini anlayabildiğim için... Bir engelli çocuk annesi olarak, yaşamda istenmemenin acısını çok yaşadım, yaşıyorum da. Ama hep sabırla çalıştım, ayakta kaldım. İstenmemek yüreğimi acıtsa da güçlendirdi. Herkes için mutlu, üretim dolu bir yaşam oluşana kadar da güçlü kalacak. Bunun için yüreğim yerinde… Kim hangi şartlarda çalışmak istiyorsa, katılabildiği oranda yaşama katılmalı. Bu yaşam herkesin, her yüreğin mutlu olması için dönmeye devam ederken…


Her şey yüreğinizce olsun…

Reyhan Gazel

     ANLAMAYANLARA NOTLAR   Biliyorum. Kimsenin kimseyi duymayı beceremediğini biliyorum. Niye, bilmiyorum. Bilmek bile istemediğimden...