15 Ocak 2008 Salı

Paradigmanın Hareketi




Bazen bir bakış bile, sayfalarca yazının gücünden daha etkili olur. Eğer bakış yürekten çıkıyorsa tabii. Dillerin yalanı, bakışların yürek yansımasını bastırabilir mi? Yüreklerin gerçek paradigmaları harekete geçirdiğini bildiğimden rahatım…

Paradigmalar ancak dille harekete geçer diyenlere pek aldırmam. Tüm gerçeklerin yüreklerde olduğunu düşünmem buna yol açar. Yüreklerin sadece sözle değil, bakışla bile kendini ortaya koymasıdır anlatmak istediğim.Yaşamın ayrıntılarını göremedikleri, gerçek paradigmaları anlayamadıkları için, bakışları yaşamın orta yerine koymayanlara kızarım. Yaşamı anlayamamanın yaşama getireceği yükleri görebildiğimden kızarım.

Her şey süt liman görünürken bile bir bakışla felaketlerin yaşanması bana bunları yazdırtıyor. Yüreklerin yaşamda olmaması…dillere özenilmesi…yüreklere ‘çekil’ denmesi…Paradigmaların yaşamdaki önemlerinin görülmemesi…

“İnsan” ı “insan” yapan yerin kendini var ettiği, ortaya koyduğu yüreği olduğunu bilerek davranırım. Herkese, her yüreğe…Herkesin de böyle davranmasını istemem başıma iş açsa da vazgeçemem. Çünkü paradigmam kendisini böyle ortaya koyuyor. Her insanın özel ve tek olduğunu bir tez ya da öğreti olduğunu düşünenlere de kızarım. Bunu söyleyen diller yürekten gelen paradigmanın hareketi olmamalı…Bir yerlerde yanlışlık var.

Bir “insan” a lütfeder gibi, kendine ait değerleri vermek üzere, paradigmasını harekete geçirenlere bir çift sözüm var; insan… insan… var olma nedeni yüreği olan varlık…yüreğindekileri yaşatmak için yaşama beyniyle direnen eşsiz varlık…hatta yüreğini bir kenara atarak değerlerini yaşamaya çalışan özel varlık… Bir başarabilse, paradigmasını yüreğinden gelenlerle harekete geçirebilse üretime de geçecek olan akıllı varlık… Bekliyor… nereye kadar…Kendisinin özel olduğunu söyleyenlerin sözleri bitip yürekleri çalışınca mı? Yazık…

Doğarken ya da yaşamın içinde edindiği kendine ait olanları yaşama katabilmenin zorlukları bir yana, yüreğini boş bırakan “insan”, kendisini yaşayamadığında, yüreğinden gelen paradigmasını harekete geçiremediğinde ne olur? “İnsan”… olur mu?

Bu güne kadar hep paradigmayı bilimsel çalışmalarla ya da felsefeyle birlikte duydunuz… Felsefecilerin ancak kendilerinin anlayacağı kavramsal tartışmaların ortasında dinlediniz. Herkes ileri felsefe biliyormuş gibi üstelik. Oysa ki geçim, yaşama… derdinde olanların yüreklerin, yaşama katılmasını istedikleri paradigmaları aklınıza gelmedi. Gelemez de. Bu insanlar yazamıyor, okuyamıyor, dinlenmiyor… Sadece masaya yatırılıp düşünülüyor, konuşuluyor… Konuşamayanların paradigmalarının yok sayılması da bundan. Kulağı duymayan “insan” bir duyabilse…Ama bakış…Bu yüzden bakışlardaki paradigmaların yaşama kattıklarından bahsediyorum.

Engellilerin paradigmalarını anlayacak tüm okuyanlara selam olsun…

Reyhan Gazel

     ANLAMAYANLARA NOTLAR   Biliyorum. Kimsenin kimseyi duymayı beceremediğini biliyorum. Niye, bilmiyorum. Bilmek bile istemediğimden...