9 Ocak 2008 Çarşamba

5 Dakikanızı Buraya Alayım!




Güldür güldür gelen davulun sesi kulakları tırmalarken, zurnayı duyar mısınız? Arada bir silkinip duymamanız için bir neden var mı? Aralarda kaybolan ama dikkat kesilince duyulan zurna neyi tamamlar? Yokluğu neyi yok eder?

Davullu zurnalı bir açılışın temsil ettiği tarzın sizi ne kadar anlattığını bilemem ama, bildiğim bana çok şey anlatmasıdır.

Kültür karmaşasından sıyrılıp, yaşama kendi iç döngüsüyle bakabilmenin derinliği davulla zurnayla karşılanmayacak kadar farklı görünse de, kendi içindeki ahengini bildiğimiz davul- zurna bileşimi, yaşamı gerçek yüzüyle anlatır. Bir sesli, iki sessiz, iki sesli, üç sessiz, çok sesli, sessiz…Bir ileri iki geri, üç geri, iki ileri…Biri öne çıkarken diğeri kendi halinde, kendi halindeki öndeyken diğeri sadece…Tıpkı tüm yaşam gibi… İnsan gibi… insanlar gibi…

Bir anda başlayan davul sesi tüm yaşamı kaplarken, zurna da ona eşlik ederken herkesi alıp götürür başka diyarlara. Bu dünyadan çıkartıp çok gerilere, çok eskilere… Günümüzün dışına, zamanın gerisine… Bu dünyada duyulan sesler, bugünden çıkartır insanı, geçmişe götürürken… Etrafta kendinden geçerek koşturanlar, davulun zurna ile bileşimini klip çevirir gibi tepkilerle karşılarken, yürekler de kıpır kıpırdır. Davul kıpırdar, yürek oynar. Sonra bedenler…

Zurna aralarda renk katar sisteme. İnceden inceye kendi kendine çalar. Durduğunda dünya durmuş gibi gelir bir anda, yürekleri hareketsiz bıraktırarak. Tekrar sahne aldığında zurna daha çok duyulur olmaya başlar. Hiç bitmesin istenir. Çünkü davul tek başına baş ağrıtmaya başlamıştır artık. Ancak birlikte olduklarında anlam katarlar. Yürekler ikisini duyunca, ahengi hissedince yine kıpır kıpır olur. Bedenler de…

Odaya giren yabancının davul mu zurna mı olduğuna zaman karar verir. Kendi içinde an ve an farklı melodileri herkese göstererek… Herkesin ayrı bir renk olduğunu bildiğinden… Bekler…Kimini öne çıkartırken kimi geride bekler ama sesi, hareketi yok edilmeden. Birden ses öne çıkar inceden ama derin. Sonra alçalan ses yine kendini alçaklardan var etmeye devam eder. Yok olduğunda zaman durur. Renklerden birisinin eksikliği sanki tüm renklerin yok olduğunu anlatır. Odadan dışarı çıkınca başka bir karmaşa göze çarpar. Oradaki ahenk başka davul zurnanın çaldığı melodi gibidir. Başka telden… O da kendi içinde ahenk. Arasına girmek, uyum sağlamak kolay değildir.

Basit bir davul - zurna ilişkisinin tüm yaşamı anlatması kolay anlaşılır bir şey değil. Bunu kabul ediyorum. Ama zor da değil, bunu da siz kabul edin. Davulu kendi içinde değil, zurnayla birlikte düşünmek birlikteliklerin niteliklerini, renkleri oluşturduğunu göstermez mi? Renklerin birisinin yokluğu durumunda, yaşamın eksildiğini anlamak anlaşılır olsa gerek.

Kabul ediyorum, zorladım yürekleri. Yaşamı…Ama siz de kabul edin zorlamak gerek… Daha iyi anlayabilmek, yaşamın içinde var olabilmek için… deneyin… Yaşamın kendi içindeki ahengi derinlerden yakalayabilmek için deneyin. Ne kaybedersiniz ki!

Davullu zurnalı bir yaşam dilerim…Ahenk içinde…
Reyhan Gazel

     ANLAMAYANLARA NOTLAR   Biliyorum. Kimsenin kimseyi duymayı beceremediğini biliyorum. Niye, bilmiyorum. Bilmek bile istemediğimden...