24 Eylül 2008 Çarşamba

Bu Yazı, Ramazan Ayının Son Yazısıdır







Bu yıl da Ramazan ayı günahıyla sevabıyla bitiyor. Parası olmayanların yardımına koşarak, dertlilerin dermanı olarak, elimizin altındaki nimetlerin farkına vararak, hoşgörüyü yaşantımıza odak yaparak… En azından böyle geçmesi gerektiğini bilerek… Böyle yapmasak da yanlışta olduğumuzu anlayarak… 11 ay sonra tekrar aynı duyguları yaşayacağımızı düşünerek… Şimdiden bayramınız kutlu olsun sözleriyle…

Yeniden ülke gündeminin yoğunluğu içine girmeden, böyle bir yazıyı kaleme almanın mutluluğunu yaşıyorum aslında. Bu öyle bir yoğunluk ki, 1 ay boyunca yaşanan, yaşanılması gerekenleri unutturan cinsten hem de. Hiç unutulmamasını dileyerek… Lafım meclisten içeri.

11 ay boyunca har vurup harman savurduğumuz şükür kavramanın anlamını bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Yine kendimce.

“Yaratılırken bizde olduğunu gördüklerimizle insanlığa katkımız olmadıkça, sözde şükürlerin bir anlamı olmaz. Bize verilenlerle iyi şeyler yapmadıkça verilenlerin anlamının kalmaması da bundandır. Verilenler geri alınır ya da alınmaz, bunu ben bilemem, ama bildiğim verilenlerin yerlerini bulamamasının karşılığı mutlaka gelecektir. Yaşamda sabır gösterenlerin de isyan etmedikçe karşılığını alacaklarını bildiğimden rahatım. Tüm mağdurlar adına rahatım. Mağdurlara hep bekleyin, isyan etmeyin demem de bundan.” (Gazel, Yürek Felsefesi, sf.231)

Şükür kavramını her iftardan sonra o kadar çok duydum ki, duyduğum her şükür sözü yine bana bunları yazdırttı. Karnı doyan, hemen dile getirdi. Getirmese sanki herkes küsecekmiş gibi davrandı.

“Şükürler olsun, açlık kötü şey.”

Evet. Açlık kötü şey. Çaresizlik kötü şey. Yokluk kötü şey. İstendiği halde yapılmayan her şey, kötü şey. Aç karnına çalışamamak kötü şey. Susuzluk kötü şey. Görüp de yiyememek kötü şey. … O kadar kötü şey var ki. 11 ay rahat edecek sıradan şükreden diller belli ki. 1 ay şükretmek yetmez mi?

Yetmez tabii ki. Şükür her an olmalı. Dilde değil, yürekte olmalı. Sadece 1 ay yemekten sonra değil, 12 ay, her an olmalı. Her saniye, her varlıkta, her toklukta olmalı. Kötü şeyleri yaşayanlar her an düşünülmeli. 1 ay düşünülmesi yetmez. İnsan olana yetmez.

Zorluklar içinde yaşamaya çalışanlar da her an düşünülmeli. Sadece yemek yiyemeyen değil, her zorluğa göğüs gerenler. Onlara da bakıp sadece şükredilmemeli. Her an yanlarında olunmalı. Elleri ayakları olunmalı. Kim ne yapabilirse elbette.

Son söz, psikolojide güzel bir ifade var: Pozitif transfer. Ramazan ayında yaşananlar, 11 aya aktarılmalı. Sadece Ramazan ayı ile sınırlı düşünülmemeli.

Buna da şükür. En azından bir çok insana ulaşabiliyorum. Gücüm yettiğince. Ben görevimi yaptım, gerisi okuyanların, bilenlerin işi.

GÜLER YÜZLÜ BİR BAYRAM DİLİYORUM

     ANLAMAYANLARA NOTLAR   Biliyorum. Kimsenin kimseyi duymayı beceremediğini biliyorum. Niye, bilmiyorum. Bilmek bile istemediğimden...