6 Mart 2008 Perşembe

"Kadın"





Platon, "Devlet" adlı diyaloğunda , tıpkı bir insan vücudu gibi yaratılmış bir devlet düşünür. Bu devlet üçe bölünmüştür. Vücudun "başı", "göğsü" ve "karnı" olduğu gibi devletin de yöneticileri, bekçileri (veya askerleri) ve ticaretle uğraşanları ( köylüler de dahil ) vardır. Ona göre sağlıklı ve uyumlu bir insan nasıl dengeli ve ılımlı ise, "adil" bir devlet de herkesin “bütün” içindeki yerini bilmesiyle ortaya çıkar. Bu sözlerini Platon, kadınların da erkekler gibi devlette yönetici olabilecekleriyle derinleştirmeye çalışır. Bunun nedenini, kadınların erkeklerle aynı mantığa sahip olduklarıyla açıklar. Kadınları yetiştirmeyen bir devletin yalnızca sağ kolunu çalıştırıp güçlendiren bir insana benzediğini de ekleyerek…

Platon’un sözünü ettiği, cevabını aradığı bir sorun da, kadının erkeğin yaptığı her işi yapıp yapamayacağıdır. Cevap evettir, çünkü, yatkınlığına göre erkekler nasıl her işi yapıyorsa kadınlar da yatkınlığına göre her işi yapabilir. Kadın da erkek gibi devlet bekçiliğine elverişlidir ancak erkek gibi eğitim görmesi kaydıyla…
Yüzyıllar önce söylenmiş, okunmuş, düşünülmüş anlayışların hala yaşantımıza girebiliyor olması, söylenebilecek bir çok şey bir tarafa, söyleyenlerin en uzağı görebilmesi ile açıklanabilir.

Günümüzün “kadın” larının yüzyıllar önce Platon tarafından kaleme alınmış cümlelerden hala etkileniyor olması ürkütücüdür aslında. “Kadın” lar adına, “erkek” ler adına, “çocuk” lar adına, kısaca tüm “insan” lar adına.

Birbirini tamamladığını düşündüğüm cinsiyetlerin, birbirleriyle rekabet, çatışma ve varlık kavgasında olmaları, kişisel çatışmaların yanında üretimde aksamalara da yol verdiğinden, daha üretken, huzurlu toplumlara ulaşabilmenin metodunun, kadınların da erkekler gibi üretebilmesiyle mümkün olabileceğini söylemek abartı olmaz.

Sadece görüntü ile bir insanın yargılanmasını, üretime katılıp katılmamasının koşulu olarak görüntülerin ileri sürülmesini anlamak bile bana zulüm gelirken, anlamaktan öte yaşamda karşımıza çıkmasını içime sindiremedim.

Hiçbir şey bu kadar kolay değil. Kolay olmamalı. Üretim çağında bunlar konuşulmamalı. Kadına “insan” ca değerlerini yaşama izni verildiğinde daha mutlu olacağımızdan emin olun. Bizim mutluluğumuz toplumun mutluluğudur; bilene…Toplumun gerçek toplum mühendisleri olarak, tüm kadınlar için…

Kadınların önce “insan” olmaları sonra, cinsiyetlerini ve yüreklerindeki değerlerini yaşamalarına yürekten destek olunana kadar, gündem dışı ama yaşamın orta yerinde mücadelemiz sürecek. Bundan emin olunuz.

Bir ‘insan’ özeldir, tektir. Aklı, vicdanı olan tek varlıktır. Cinsiyet ‘insanın’ dışında ama içinden onu belirleyen özelliklerin tümünü çağrıştırır. Cinsiyetin verdikleri ile ‘insan’ olarak getirdiklerimiz bütünleşince yaşamda var olunur. Yaşam ancak iki cinsiyetle tamamlanır. Kadın ve erkek yaşamın tümünü anlatır. Ortak yaşamda birisi değerlerini yaşayabilirken, diğeri sadece içinde yaşatırsa sonuç yaşam için sıkıntılı olur. Yaşam bu adaletsizlikten dara girer. Çünkü, üreterek yaşama katılım ‘insan’ için varlık nedenidir. Bundan mahrum kalanlar üzülür. Üzgün ‘insan’ ın yaşama katkısı ancak üzüntü olur. Gerisi rol olur…

“Bu ilkelerle yönetilen bir devlet gerçekleşebilir mi?” Sorusunu soran Platon, günümüzde yaşasaydı, kadınların da üretimle erk sahibi olabilmesinin önemini, devlet yönetiminde erkekler kadar yer almalarının gerekliliğini, bu erke kavuşabilmesi için erkeklerle aynı eğitimden geçebilmelerinin zorunluluğunu anlatır dururdu. Anlatırdı anlatmasına da sonuç ne olurdu?

Kadınlar için sosyal restorasyon şart!

Reyhan Gazel

     ANLAMAYANLARA NOTLAR   Biliyorum. Kimsenin kimseyi duymayı beceremediğini biliyorum. Niye, bilmiyorum. Bilmek bile istemediğimden...