3 Şubat 2008 Pazar

Göründüğü Gibi Olmak




Sufizm veya Sufilik, (mürşidi ile irşad olan müritlerce öğrenilen ya da öğretilen bilgiler, aynı zamanda ruhsal eğitim) İslamiyet'te Allah'a ulaşmanın yollarından birisidir. Bu yolun takipçilerine ise Sufi denir. Bir başka deyişle, Sufizm, İslam inanışına göre, nefsi kontrol altına alıp, ruhu pak edip, olgunlaşma yoludur. Sufiler, Peygamberimiz Hz. Muhammed’in "Nefsini bilen Allah'ı bilir" hadisini yaşam biçimi kabul edip, ‘olgun insan’ olarak yaşayabilme yolunun dıştan içe dönüşle mümkün olacağını, öğrenim ve yaşam biçiminin bu şekilde olması gerektiğini düşünürler. "Tasavvuf kâal (laf) değil, hâl (eylem) yoludur" anlayışı ile halk arasında Ehli Hâl Üniversitesi olarak da anılır. İslamiyette ‘insan’ anlayışı, olması istenen ‘insan modeli’ net olarak ortaya konuluyor. Ancak, anlayamadığım; % 99’u Müslüman olan Türkiyede çoğu insanın, olması gerekenin tersine kendisine inatla ‘dışarıdan’ bakmasıdır, bakmaya da devam edebilmesidir. Üstelik nefsine yenilerek…

Kültür endüstrisine paralel olarak beliren “ modern insan” modeli, Türkiye’yi derinlerden etkilemeye devam ederken, nasıl davranmamız gerektiği hazır kalıplarla elimizin hemen altına sunulurken, sahip olduğumuz dinimizin gereğini / gereklerini görememek çok düşündürücüdür. Görememek kadar yaşadığımız dinimizi bilmemek de aynı oranda düşündürücüdür. Elimizin altına sunulan kültür kalıplarının, yaratmaya çalıştığı insan modelini bilemeden yaşantımız haline getirebilmemiz ne acıdır.

Bir genç kızımızın model aldığı sanatçı gibi burnunu yaptıracak kadar kendisine ‘dışarıdan’ bakabilmesi, en beğenilen mankene özenerek sıfır beden olabilmek için aç gezebilmesi, Anadolulu gençlerin bazı tüketim malzemelerini kullanabilmek adına her türlü ‘dışarıdan’ seçilmiş yolların içine girebilmeleri… Tüm bunları görmek, yaşamak zorunda kalmak, görüp de müdahale edememek, gerçek Müslümanlar için ne büyük bir acı. Başı açık olsun kapalı olsun tüm gerçek Müslümanlar için…

Hz. Mevlana’yı andığımız, söylemleriyle huzur bulduğumuz Şeb i Aruz törenlerinde Konya’da bulunamadım. Ama televizyondan izlerken aklımdan geçenler şunlardı: “ Orada bulunanların ( hem içeride hem dışarıda ), kaçı olduğu gibi görünüyor, kaçı göründüğü gibi oluyor. “ Yani Hz. Mevlana’yı anarken bile, kaç insanın kendisini ‘dışarıdan’ kaç insanın kendisini ‘içeriden’ görebildiğini merak ettim. Cevabını bulamadım elbette. Ama düşündüm…düşündüm. Toplumda toplumu düşünmek gibi, Şeb i Aruz’da insanı ‘içeriden’ düşündüm.

İslamiyetin büyük çoğunlukla yaşandığı bir ülkede, sufi ve tasavvuf geleneği gereği insanların kendisine ‘içeriden’ bakabilmesi olmazsa olmaz şartlardan birisidir. İnsanın kendisiyle hesaplaşabilmesi, kendisini kendi ruhuyla değerlendirebilmesi…İleriye yönelik ihtirasların İslamiyetten ne kadar uzak olduğunu söylemeye gerek yoktur sanırım. “Komşusu açken tok yatabilenlerin” yerlerinin İslamiyette olmadığını da. Yapılan iyiliklerin dışa vurulmasının, vurulabilmesinin izahını da İslamiyette bulamadım. Bulan olursa da, paylaşmasını istemem, yalan olduğunu bildiğimden….

İslamiyetin bazı ritüellerinin yerine getirildikten sonra sözde tamamlanması, İslamiyetin sadece ritüellerle yüreklerde yaşandığının düşünülmesi kabul edilemez, edilememelidir.

Türkiye zengin bir İslami geleneği olan bir ülkedir. Mağdurlara kimselere göstermeden destek olabilmek, çocukları sürekli korumak, engellileri bakıma muhtaç kapsamında düşünüp toplumca desteklemek, geçmişte sultanların annelerinin sosyal konularda öncü olarak çabalarda bulunduğunu bilmek… Özetle konu ‘insan’ olunca hiçbir din, ırk, cinsiyet vs düşünülmeden yardım inancının yerleşmesi bizi biz yapan İslami değerlerimiz olarak görülmelidir.

Kurban Bayramında kestiği deve ile övünen, aldığı evin daha lüks olması için koşturup duran, pahalı giysilerle kendisini var etmeye çalışan, sosyal sorumluluktan bir haber olan, mağdur birisini görünce kafasını çevirip geçen… Özetle kendisini ‘içeriden’ değil, ‘dışarıdan’ değerlendirenlere küçük bir uyarı…Yüreğini temiz tutamayanlara da…olgun insan anlayışını yaşantısına katamayanlara da… küçük bir hatırlatma.

Kendisini ‘dışarıdan’ gören bir insan iyi bir insan da olabilir. Fakat, bu iyilik çoğunlukla, kendisi içindir. Tasavvuf bilgisi olan, İslamiyetin ezoterik yollarını bilen kişi ise, yaptığı her işte, insanlığı düşünür. Yaptığı her işi insanlık için yapar. Kestiği kurbanı da, verdiği insanı yardımı da, aldığı evin durumunu da, iş yerindeki statüsünü de, parasını da…Malıyla, mülküyle övünmez, kendisiyle hiç övünmez, övünemez. Kısaca ya olduğu gibi görünür ya da göründüğü gibi olur.

Yaşam insanı sınar. Yaşamın içinde sınar. Her yapılanın karşılığı vardır mutlaka. Nefse yenilerek tüm yapılanların…Üstelik nefis mücadelesinin temelde verildiği İslami eğitimde. Ama niyetleri yaşam kendi içinde sınayamaz. Niyetleri sınayacak sadece Allahtır. Peygamberimiz Hz Muhammed "Nefsini bilen Allah'ı bilir” diyerek bu hatırlatmayı yapmamış mıdır? Kendisini kandıran tüm Müslümanlara sitem eder gibi.

Göründüğü gibi olanlar adına

Reyhan Gazel

     ANLAMAYANLARA NOTLAR   Biliyorum. Kimsenin kimseyi duymayı beceremediğini biliyorum. Niye, bilmiyorum. Bilmek bile istemediğimden...