25 Haziran 2017 Pazar

TUTUNAMAYANLAR



 
Bir savrul da yüzünü göreyim akıp giden zamanda. Tutamadığım zamanın elimde kalan son hamlesi mi yazdıran bilemeden…
 
“Kim neyi tutabildi ki?”  Diyorum tutamadıklarım hafifliyor. Bu rahatlıkla diğer cümleleri sıralıyorum huzurla… Yalnız değilim sonuçta…


 
Acıyı, aşkı, hüznü, kederi… Her neyi tutmaya çalıştıysak biraz daha batmadık mı elimiz boşta… Ya zamanı… Tutamadık, kaydı ellerimizden, gece-gündüz derken, belki anları sayarken belki de saymayı hiç düşünmezken… Elimizde kalan tutamadığımız bir nefes değil mi, havaya savrulan…
 
Lüle lüle akan saçlarımızı bile tutamadık, gitti geçmişin bir anında, bir de süpürdüler tümü çöpe atılsın diye… Sadece bakakaldık, sonra da fotoğraflardan… Anları sabitleyen sararan fotoğrafları bile tutamadık renkleri canlıyken…
 
Çocukluğumuzu tutamadık, yüreğimizi tutamadık, elimizde kalan hüznü bile tutamadık…
 
Kendimizi kandırdık çoğu zaman. Elimizdekileri var sanarak… Elimizde tutamadığımız havadan başka bir şey olmadığını düşünmeden…
 
Yine de bildik ki hayat bu işte! Tutamayacağımızı bile bile tutuyormuş gibi yapıp kendimizi var sayma… “Ben de yaşıyorum” dercesine kandırılan yüreklerimizle tutamadıklarımızın ardını bekleyerek…
 
Hiç yolcusuyuz vesselam

     ANLAMAYANLARA NOTLAR   Biliyorum. Kimsenin kimseyi duymayı beceremediğini biliyorum. Niye, bilmiyorum. Bilmek bile istemediğimden...