Bir savrul da yüzünü göreyim akıp giden zamanda. Tutamadığım
zamanın elimde kalan son hamlesi mi yazdıran bilemeden…
“Kim neyi tutabildi ki?”
Diyorum tutamadıklarım hafifliyor. Bu rahatlıkla diğer cümleleri
sıralıyorum huzurla… Yalnız değilim sonuçta…
Acıyı, aşkı, hüznü, kederi… Her neyi tutmaya çalıştıysak
biraz daha batmadık mı elimiz boşta… Ya zamanı… Tutamadık, kaydı ellerimizden,
gece-gündüz derken, belki anları sayarken belki de saymayı hiç düşünmezken…
Elimizde kalan tutamadığımız bir nefes değil mi, havaya savrulan…
Lüle lüle akan saçlarımızı bile tutamadık, gitti geçmişin
bir anında, bir de süpürdüler tümü çöpe atılsın diye… Sadece bakakaldık, sonra
da fotoğraflardan… Anları sabitleyen sararan fotoğrafları bile tutamadık
renkleri canlıyken…
Çocukluğumuzu tutamadık, yüreğimizi tutamadık, elimizde
kalan hüznü bile tutamadık…
Kendimizi kandırdık çoğu zaman. Elimizdekileri var sanarak…
Elimizde tutamadığımız havadan başka bir şey olmadığını düşünmeden…
Yine de bildik ki hayat bu işte! Tutamayacağımızı bile bile
tutuyormuş gibi yapıp kendimizi var sayma… “Ben de yaşıyorum” dercesine
kandırılan yüreklerimizle tutamadıklarımızın ardını bekleyerek…
Hiç yolcusuyuz vesselam