25 Haziran 2017 Pazar

KUMA ÜFLEMEYE DEVAM…



 
Tuhaf zamansızlıkta kuma üflemeye devam eden yüreğim, düşümde ancak görebildiğim melankolik limanlarda gezinirken ne çok içindeydi hayatın… Küçük bir üflemeyle bile gerçeklikten çıkartamayan hayat melodisini itse de gitmez niyetinde yaşarken üstelik… Tam o anda belki de sadece bana gelen ironik bir çağrı seslendi: “ Komşu derdin ne be ya” Dedim ya hayatın içinde bir yerlerdeyim diye… İşte ondan böyle yazışım. Aslında yazamayışım. Ne de olsa feylozof kılıklı geziniyoruz tümümüz. Aforizmalar havada uçuyor. Az benimki de uçsun. Kim küser?  
 


Kimse kimseye küsmez; herkes kendine küskün olduğundan… Sahi “kendine küsmeyen” var mı? Meğer ne çok küskün gezinirmiş sokaklarda. Kum bulsalar aslında ne çok üfürük denizi olur ortada. Neyse ki sokaklar kum değil toz bulutu. Biraz kurtarmamız ondan vaziyeti.
 
Hayatın en gerçek halini bile ironik yaklaşımla sokakların değimiyle “gırgıra vururken” gösteri toplumundan geriye sadece “göster” kalmasın da ne etsin? Haydi, herkes göstersin “kendini” her nerede yaşıyorsak oradan… Nasıl olsa küsen yok başkasına, dedim ya herkes kendine…
 
 
Sokakları parmaklarımın ucumda gezinirken bazen klavye de yetmez olur. Anlatılamaz nice üflenmiş tuhaflıklar içinde kaybolur o anda. Parmaklarım ve klavyemin tuşları… Devrik cümle de pek güzel durur zaten devrik olan tüm üflenenlere inat, üstelik kuma…
 
Kelimelerle dans etmek belki de yüreğimin en güzel ve kolay yaptığı iş. “Olduğu kadar” der geçerim konuyu. Anlayan zaten ordadır. Orası her neresiyse… Umarsamam. Kim kimi umursuyor ki…
 
Kuma üfleyen umursamazlardan mı olduk ne… Bilmiyorum, çünkü bilmeyi bile umursamayan nicelerini gördükçe, göremez olduk der konuyu yine tek geçerim.  Geçmeyip naspın bu tuhaf?
 
“Herkesin tuhafı kendine hoş gelir” der hürmetler sunarım J
 
 

     ANLAMAYANLARA NOTLAR   Biliyorum. Kimsenin kimseyi duymayı beceremediğini biliyorum. Niye, bilmiyorum. Bilmek bile istemediğimden...