4 Mayıs 2008 Pazar

Her Gelin Gördüğümüzde...





Bembeyaz gelinlikle karşımızda masum masum duran bir kadın neler anlatmaz ki! Temizliği, saflığı, dişiliği, dokunulmamışlığı… Yüzü de kızarmışsa fazla söze gerek kalır mı?

“İnsan” tanımı gereği bir çok özelliği bir arada taşır. Bu nedenle tanımlama zordur. “İnsan” tanımı yapabilmek için epeyce düşünmek, düşünülenleri toparlamak daha da önemlisi yüreklerin en derinlerinde hissetmek gerekir.

Çünkü tanımlama doğru yapılmadığında karşımıza insandan çok insanlar, “benliği kaybolmuşlar” çıkar. Kaybolmuş benliği ise sadece bir “insanda” değil, hiçbir yerde bulamayız.

Türkiye’ de birçok insanın yüreğini derinlerden sızlatan büyük bir ayıbın yaşanmışlığının hüznü aslında çok derinlerden özellikle kadınları sardı. Temizliğin, saflığın, dokunulmamışlığın sembolü olmuş gelinlik dişilikle birleşince ortaya karşı konulamayan bir tablonun çıkması çok üzdü. Karşı konulamaması ise şiddetle birleşince tablo daha da korkunçlaştı.

Bir insan hem özgür hem tutsaktır aslında. Değerlerin yaşanmasında, yaşantıların gerçekleşmesinde, isteklerin dayanılmazlığı karşısında… Yaşanılması istenmeyen, yaşanmamış olduğu düşlenen vahim olayda da isteklerin dayanılmazlığı karşısında özgürce bir tutum gerçekleşmiştir. Üstelik bu tutum, isteğin ötesinde bir başkasının isteksizliğini şiddetle birleştirmiştir.

Bu vahim olay yaşanmış bitmiş bir olay değildir. Gerçekleşme nedeni çok eskilere dayalı, erkek egemen anlayışın, erkeğin her isteğine koşulsuzca “evet” diyen bir anlayışın sonucu olarak görülmelidir.

İsteklere “evet” denmeme durumunda ise şiddetin pekiştirildiği bir tablodur aynı zamanda. Yumurta tavuk hikayesi gibi, bunların tümünün erkekleri yetiştirmeye çalışan anne yani başka bir kadın eliyle yapılmış olması düşündürücüdür. Yani, kadından çıkan yine kadına dönüyor.

Kısır döngü gibi. Bu nedenle ülkemiz adına kötü sonuçlanmış bu olay ne ilktir ne son olacaktır. Bu düşünceyi yaşantıda görenler için; bizden uzak olsun anlayışı ne kadar anlamlıdır?

Özetle, alışkanlıklarımız bizlerin hem en büyük dostu, hem en büyük düşmanıdır. Ayrıntıya girdiğimizde alışkanlığımız, beklentimiz bizim en büyük düşmanımız haline gelerek zayıflayan insani damarlarımızı baskın hale getirebiliyor. Her gelin gördüğümüzde içimizde yaşanan beklentinin yaşamda karşımıza çıkmasını istemek, düşlemek gibi…

Reyhan Gazel

     ANLAMAYANLARA NOTLAR   Biliyorum. Kimsenin kimseyi duymayı beceremediğini biliyorum. Niye, bilmiyorum. Bilmek bile istemediğimden...