4 Ocak 2011 Salı

Yine Yeni Yeniden

Akşam oluyor, sabah oluyor, sonra yine akşam yine sabah… Yaşam akıyor. Aktıkça ardımızda bıraktıklarımız birer birer kazınıyor zihinlerle birlikte yüreklere. Yine akşam oldukça biliyoruz ki sabah geliyor, sabah geldikçe ardından akşam oluyor. Ardımızda bıraktıklarımızın iz düşümü yine zihinlerimizin ardında yine yüreklerimizin içinde… Yaşam dedikleri…


Her yeni güne yeni umutla/umutlarla başlar gibi olsak da aslında ardımızda bıraktıklarımızın kazınmış iz düşümleri kemiriyor. Kemirdikçe daha da artan enerjiyle birikiyor. Yaşam dedikleri…

Kimse ardını aslında ardında bırakmıyor, bırakamıyor. Bırakamaz da. Yaşam dedikleri…

Bilge Hocam de bırakmadı ardında hiçbir şey; Çünkü yazdı. Bedenini toprağa verdi ama düşündüklerini, yaşama ilişkin algısını ardında bırakmadı. Kendisiyle birlikte yaşamaya, yaşam dediklerine katkıda bulunmaya devam etti, ediyor da.


Çünkü yazarlar ölmez. Ardında bıraktıklarını peşine sürükler. Sürükletir. Etkili yazar, sürükleyen yazardır. Ardını, ardında bırakmadan yazdığı için üstelik. Ne güzeldir hiç ölmemek. Ölmüş gibi yaparak ardında bıraktıklarıyla yaşam dediklerine karışmak, ebedi olmak.

Genetik kodlamaların yaşamsal düzenekteki sürekliliği de cabası bu tezimizde aslında. Yazdıkça ölmeyen, ölemeyen, yazmasa da genetik olarak geçen bir durumun yaşamdaki yansımalarını hep görmek…

Mikrokozmosumuzu, makro düzeyde düşünüp yazabilmenin dayanılmaz keyfini tekrar hatırlamak daha da güzel.

Hiçbir şeyin ardımızda kalmayacağını düşünmek, düşünerek yaşama ilişkin kararları vermek, yaşamak, yaşayabilmek… Tüm mesele sanki burada. Bunu bilenler ve bilmeyenler arasında gidip gelen bir döngü içinde yaşam dedikleri…

Ağaçlar, kuşlar, böcekler… Ne fark eder ki tüm yaşamı bilerek yaşayabilmek, insanı insanda bularak düşünebilmek, mağduru mağdur olduğu için değil, önce insana ulaşabilmek için sevmek… Yaşamı sevmek, güzeli bilmek, görebilmek zor olmasa gerek.

Düşünmeyi sevmek, düşünebilmeyi istemek, düşünmeyi bilmek… Sanki diğer mesele de buymuş gibi. Ardımızı, ardımızda bıraktıklarımızı inatla insan olarak sevmek. Belki de en zoru bu.

Özet soru; ardımız, gerçekten ardımızda mı?

Reyhan Gazel

     ANLAMAYANLARA NOTLAR   Biliyorum. Kimsenin kimseyi duymayı beceremediğini biliyorum. Niye, bilmiyorum. Bilmek bile istemediğimden...