12 Ocak 2011 Çarşamba

İKİ BEDENDE TEK RUH

Yüreklerin solduğu akşamı her akşam yaşayan anneleriz biz. Eşimin değimiyle “geceleri için için ağlayan anneler”

Tek başına kaldıklarında çoraplarını giyemeyen, suyunu içemeyen, karnını doyuramayan, kızgın yürekler karşısında durgun, yorgun, yürekli, içten, masum, günahsız çocukların anneleriyiz biz.

Bu çocuklar bir anda yaşamlarımıza girdiklerinde yaşamın acımasız yönünü henüz keşfetmemiştik. Geçmişte gördüğümüz acımasızlıkların basit kaldığı anları bu kadar kolay ve sık yaşayacağımızı da bilemezdik. Bilmediklerimizi yaşamak zorunda kalacağımızı hiç bilemezdik.

Bildik, öğrendik, gördük. Yaralandık, hüzünlendik, savrulduk, çoştuk, ağladık, güldük ama çocuklarımızın çoraplarını giydirirken muhtaç kalmışlıklarını yüreklerinde gördüğümüzde sadece için için ağladık. Açıktan bile ağlayamadık.

Biz günahları olmayan, olamayan insanların anneleriyiz. Günahın ne olduğunu bile anlatamayan anneleriz. Nasıl anlatalım ki?

Kötü insanların varlığını hiç anlatamadık. Anlatamayız da. Nasıl anlatalım ki?

Kötülüğü yaşadıklarında o anlık anlayan, içine dönen ve sadece gözyaşı döken çocuklara kötülüğü kavramsal olarak anlatmamız mümkün mü? Sadece o anki kötülüğü bilirler ve yaşama yine kendi baktıkları gibi bakmaya yani “kötü” olmadan bakmaya devam ederler. Bunu en iyi bizler biliriz.

Bizim çocuklarımız sadece iyi olanı iyi olduğu anda yani mutlu oldukları anda anlarlar. İyiliğin ne olduğunu bilmezler. İyi, bazen bir gülümseme, bazen hediye çikolata, bazen de sırt sıvazlamadır. Hemen mutlu olurlar. Hep o mutlu oldukları anı yaşamak isterler. İyiliği kavramsal olarak anlatamayız. Nasıl anlatalım ki?

Anı yaşarlar, anlık mutluluk ya da hüzün yaşarlar. Hiçbir yaşanmışlığın kavramsal devamlılığı yoktur. Anlık mutlu, anlık mutsuz. Küçük şeylerle mutlu, küçük şeylerle mutsuz…

Duyguları geçicidir. Ama bazen saplantı yaptıkları olur bizim çocuklarımızın. Bir insan üst üste 2 kere kötü ya da iyi olursa yani onların değimiyle mutlu eder ya da mutsuz ederse bunu hep saplantı halinde sayıklarlar. O insanların bulunduğu ortama girmek ya da girmemek isterler. Gece bile yapılanı sayıklayacak kadar saplanırlar. İyi kişinin adını, kötü kişinin adını hiç unutmazlar.

Yaşam hep uç noktalarda yaşanır. Ya iyi ya da kötüdür insan. Günlük yaşamın durağanlığı yoktur. Dinlenme yoktur. Hep hareket vardır. Yürüyemese de gözleriyle hareketlilik yaşarlar.

Onlar aslında birer masum yavrudur. Korumaya muhtaç, yaşamı bildiğimiz gibi yaşayamayan çocuklardır. Kaç yaşında olurlarla olsun anneleri için değişmez bir masumlukları vardır. Anneleri de masumu korumaya kendini adamış birer savaşçı. Yaşamın içinde, her şeyin ortasında korumacı bir savaşçı.

Reyhan Gazel

     ANLAMAYANLARA NOTLAR   Biliyorum. Kimsenin kimseyi duymayı beceremediğini biliyorum. Niye, bilmiyorum. Bilmek bile istemediğimden...