13 Ekim 2013 Pazar

İRONİ


 

 

Hani en güzelinden sözleri geri göndermek var ya “o”dur ironi.  Sözler geri gönderilirken inceden bir sel gibi yüreğe hızlıca çarpan kelimeler bütünü… Kavramları zıt olsa da ardı ardına beklenmedik şekilde kelimeler bütünü olarak sunduğumuzda ortaya çıkan garip konfigürasyonun farkında olsam da, söylemeden duramam anların toplamında.

 

“Hiç” yazmaya çalışmaktan öte “hiç”liği anlamaya çalışan bir küçük yazarım… Küçük yazarım, okur büyük anlar… “Hiç” büyüklüğü yürek büyüklüğü ile denge içinde anlamlıdır sözlerin bütününde; bilirim. En azından bunu bilirim “hiç” liği bilmeye çalışırken… “Hiç”im demeden bilmeye çalışmanın rahatlığıdır yazarken huzur veren; anlarım.

 

İroniye gelemeden yazının bitemeyeceğini bildiğimden, kelimeleri daha ileri götürüp yüreğe de yerleştirebilmeye çalışsam hiç işe yarar mı yazdıklarım?

 

“Hiç” olmaya adanmış küçük yürekten bu laflar çıkar mı? Çıkan kelimeler gökyüzüne çıkar mı?

 

İnsan “can”da kendini bulurken söylenen “hiç”, kapı”sızlara etki eder mi?

 

Sorular cevaplardan daha önemliyken anlamlıdır yazıda geçen kelimelerin bütünü. Belki kendinde cevap arayanların bilmediklerini bilmelerine çabadır ironiden uzak tutan; kim bilir? Ürkütmeden bildirmeye çalışmanın büyük derdi içinde olanların, ironiden uzak kalması…
 
 

 

NOKTA

 

“Hiç” nokta olur mu? Olmaz demek ne kadar anlamlı? Bol sorulu bir yazının bütününde okur yorulmuş da olabilir, anlarım. Yorulan en basitinden başka yazıya uğurlanırken içimizde ansızın derinleri yazmanın dayanılmaz keyfi de beliriverir. Bunu da ancak yazan anlar… Yazabilenler bilir, neyi biliyorsa o kadarını…

 

İroniyi dile dolayıp bir türlü gerçekleştiremeyen ince dil oyuncuları gibidir bazı yazarlar. Söyler, aslında söylememiştir… Okur anlar, aslında anlamamıştır… Budur ironi… Anladığını “san”ana gülümseyen kelimelerle hızlıca çarpmak… Sonuna da üç nokta ile topu okura bırakmak… “Neyi anlıyorsan osun” diyebilmek… Ne keyiflidir böyle yazmak…

 

Noktanın sonsuzluğa çıktığını bilmeyenlerin aklını karıştıran küçük bir yazı olarak kendi tarihimde yer alan bu yazı, yine kendi tarihimin talihli “dur”uşunda anlam kazanırken, budur “hiç” yüreklerde… Anladığın kadarsın bu dünyada, ötede bu dünyada “ol”duğun kadar.

 

Yazılarımın karmaşıklığı, bütününde karmaşıksız bir bütün oluştursa da yazılmaya çalışılanı bilmeyenler olabilir. Mümkündür, mümkün olduğu kadar da hakikate yakındır böyleleri.  Herkesin her şeyi rahatça söyleyebildiği, eyleyebildiği dünyada “az da bizim sözümüz okunsun” der geçeriz rahatça, ironiye vardırtmadan… Rahatça, insanca…  

Reyhan Gazel

     ANLAMAYANLARA NOTLAR   Biliyorum. Kimsenin kimseyi duymayı beceremediğini biliyorum. Niye, bilmiyorum. Bilmek bile istemediğimden...