20 Mayıs 2013 Pazartesi

KIZILCIK ŞERBETİ


“Kapımın önünden geçme, dayanamam. Diller neyler de, anlayamam. Anlayamadığım diller, su olup aksa da bilemem, sensiz olmayı hiç bilemem.”



“Gittiğin o kapıdan ardına bakmadan, ne bıraktım bile demeden, gidişin son, kalışın baş olur.“

“Silik anıların tekrarı yüreğimi sararken, canlı yaşananlar yüreğimin kapısında dururken, bir sen bilsen de; bilsen ne olur, bilmesen ne olur?”

“İçtiğim kızılcık şerbeti, kan gibi kırmızı. Yüreğim ok gibi dimdik, eşyalar bir başına…”


Sevgiyi, kızılcık şerbeti gibi kırmızı yaşayanlar, Semih ya da sevdiğini düşündüğü kız gibi kırmızıyı son kez bedende görenler, kırmızının yürekten aktığını bilmeyenler…

Yaşamın çıkışının sevgi olduğunu, düşünmeyenler, duyanlar, duymayanlar, duysa da aldırmayanlar…

Sevgiyi yürekte değil, tanımadıkları bir insanda arayanlar, tanıyınca yüreğini tamamen kapatanlar, kapalı yürekle yaşamaya çalışanlar, yaşamaya çalışınca yaşamdan olanlar…

Gözlerinin feri sönenler, sönmüş feri muma benzetip, tekrar yakmaya çalışanlar, bir kibritle yüreği ısıtmaya çalışanlar…

Küsmüş yüreğin içinde sevgi taşıyanlar, yüreğindeki sevginin büyüklüğü ile övünenler, övündüğü sevgi ile övünülecek işler yapanlar…

Herkesi sevdiğini söyleyenler, kimseyi sevdiğini söylemeyenler, herkesi sevse de sevmiyormuş gibi yapanlar, kimseyi sevmeyip de seviyormuş gibi yapanlar…

Gördükleriyle yaşayanlar, nefes alarak ‘yaşadığını’ düşünenler, yaşamın içini göremeyenler, görse de anlamayanlar…

Küçük bir çiçeğin sevgisi ile ayakta kalanları görmeyenler, görse de gülenler, gülerken düşünmeyenler…

“Sevgisiz yüreğin boş bir camdan oluştuğunu göremeyecek kadar darda, sıkıntılı bedenlerle yolda, bitmeyen düşüncelerle ayakta, dimdik dururken yatakta, bir bakmışsınız ki öteki dünyada…”

Allah hepinizi ıslah etsin; daha ne deyim?

Reyhan Gazel

     ANLAMAYANLARA NOTLAR   Biliyorum. Kimsenin kimseyi duymayı beceremediğini biliyorum. Niye, bilmiyorum. Bilmek bile istemediğimden...