Bazen ansızın bir sızı dolar içime. O sızı ki sanki akmadan
giden zamanın derininden sızan bir küçük damlacık. Her bir kelimeye yüklenmiş
koca anlamlar gibi bir sözün de küçük yürekteki büyük bilgisi…
En güzelinden deyince sanki derdim en güzelinden olmuş
gibidir böyle anlarda, anlamda. Öyle ki veren Allaha şükürle
karışık bir sızı. Sızının getirdiği hüzün de yanında hediye.
Hüzünlü kalplerde en güzelinden yazı da bazen içi
karartırken bazen aydınlatır. Yaşam dedikleri bu olsa gerek.
Biliriz ki, kendi derdinden öte dertleri bilmeyenler hüzünlü
değil gergindir. Hüzün illa ki derdin oturmuşluğu ile birlikte dertlerin
bütününü dünyası bilenlerin işidir.
Her dert, adeta her acının sonucunda alınan bir sızıdır.
O sızı ki hüzne çıkan koca bir yolun ilk durağıdır.
Her dert durağında alırsın bir sızı daha, ilerlerken artık
hüzün seninledir.
Ne kadar mutlu olursan ol yine de hüzün oturdu mu gitmez
yürekten. Misafirliği nefesle beraberdir hüznün…
Çünkü hüzün bir duruştur. Karşıda yalan dünya, yürekte
hüzün… Nefes durana dek devam eden…
Sadece kendi derdiyle yananlar hüznü bilmez. Aslolan kendin
olunca hüzünsüzdür duruş. Ağırlık değil, gerginliktir duruşun özeti. Hep bir
başkasını gözleyerek geçen ömrün zor durağıdır her daim.
Kendi ışığını bilmeden başkasının ışıkları arasında kaybolan
yüreklerdir hüzünsüz yürekler.
Kaybolmuşluğun ötesindedir artık huzursuz duruş. Hüzünle barışık
olmayan duruş.
Bul bulabilirsen kaybolmuş yüreğini, kendinden ötesini
bilmeyenler!