5 Haziran 2012 Salı

Göğe Çıkan yürek

Yeryüzüne hâkim bir tepeden, usulca göğe yükselen tüm yüreklerin içindeki derin acıları nasıl anlatabiliriz?

Yeryüzünü inceden süzerek kendisini yerçekimine karşı koyamadan üfleten, üflettiği anda da yok olmaya yüz tutan yürek, yeryüzünü kendi cennetine çevirirken ne de mutluydu kim bilir?

Mutlulukla yaşamı bir tutanlara küçük bir göz kırparak şimdi daha da mutluyum demesin de ne desin? En azından yeryüzünden uzakta. Geldiği yerde, gelmemek için direndiği, gelmeye istekli olduktan sonra da şaştığı yerde. Şaşarak alışmaya çalıştığı her mekânda. Biraz şaşkın, belki de üzgün, ama geldiği yeri bilerek… Yeryüzünü anlayarak geçirdiği anların tümünü, en derin noktadan hissederken, göğe çıkmamak ister mi? İstemez elbette. Mutluluğa hasret yeryüzünden çıkmak mutlu edecektir artık.

En azından yüreği özgürdür. Ayakları yeryüzüne bassa da.
Kuşlar gibi, küçücük ama rahat.
Her şeyin üzerinde ama en yakınında.
İstediği anda uçarken ayaklarının yerde olduğunu bilmek de güzel.
Bunu herkesin bilmesine gerek görmeden.
Nasılsa değişemeyeceklere ne dese yine her şey aynı. Niye desin ki?

Kendisini küçük bir kuşun kanatlarında hissedenlere dostluktu yazdıklarım.
Yalnızlığı paylaşan, kötü günü iyi yapan bir dostluk.

Daha ne olsun?

"Bazı kuşlar diğerlerinden daha yüksekten uçar." Friedrich Nietzsche

     ANLAMAYANLARA NOTLAR   Biliyorum. Kimsenin kimseyi duymayı beceremediğini biliyorum. Niye, bilmiyorum. Bilmek bile istemediğimden...