16 Aralık 2011 Cuma

Yeryüzü Dinle: Buradayım!



Gökyüzünden inerken huzursuz, korku dolu ve heyecanlı olanlar, iner inmez üzerlerine inen bir cesaret güdüsüyle yola koyulurlar. Yeryüzünü gökyüzü ile yakınlaştırabileceklerinden kuşku duymayarak… Gökyüzünden gelmiş olmanın doyumsuz sonsuzluğu ile işlerinin kolay olacağını sanırlar. Hadi canım.

Yola çıkarken yanlarında getirdikleri güzel duyguları henüz içlerine konmuş korku seliyle birleştirerek, başarılı olacaklarını bir an bile unutmazlar. Korkunun kattığı güçle, daha da hırsla yaşayabileceklerinden kuşku duymadan yaşayabilmenin tadını bildiklerinden, rahat davranırlar.

Yeryüzünün tüm kâhinlerine uzaktan bir bakış atarak, “buradayım” demeleri de bundandır. Ama garip bir şekilde heyecanlarının kaybolmaya başladığını anladıklarında, başlangıçtaki umutları serinlemeye başlar. Bu serinleme bildikleri bir serinleme de değildir. Anlayamadan, bilemeden gerçekleşen ve kontrol dışında oluşan cinsten bir serinleme. Sanki duygu seli yerini duygusuzluğun seline bırakmış gibidir. Neler oluyor?

Neler oluyor bile diyemeden yaşanan bir duygusuzluk seli, serinlemenin devamıyla birlikte gökyüzünü bile unutturmaya başlar. Artık, yeryüzünde başına bir haller gelenlerin, “dur” diyebilecek gerçeklere ulaşması gerekmektedir. Ama gerçek o kadar çoktur ki. İşin içinden çıkabilmesi için öncelikle gökyüzünü unutması şarttır. Yeryüzünde yaşayabilmesi için gökyüzünün bulunduğu yeri bile hatırlamayacak kadar uğraş vermesi önemli hale gelmiştir. Kendini de unutacak mı?

İner inmez duygu seliyle yaşamaya başlayan tüm yürekler, duygusuzluk seli karşısında ne oluyor bile diyemeden ardı ardına düşüncelere dalmaya başlar. Bu düşünceler yakasını bırakamayacak kadar önemlidir artık. Bir anda kendinden çıkmaya başlamasının bir nedenini bulma çabasına girişmiştir bir kere.

Kendinden çıkan, kendini tanıyamayan yürek, gökyüzünü arada bir hatırlamaya çalışsa da, önündeki “kendilik” sorununu aşamadığından, anlayamadığından zora girer. Bu zorluk duygusuzluk selinin yarattığını ve aniden yaşama girişini anlatan bir zorluktur.

Ne uyku kalır, ne düzen, ne de ‘kendi’. Kendinden çıkan herkesin yaşadığı gibi.
Alışması mı gerekir, alışmaması mı?
Yoksa yeniden çıkmayı denemesi mi?
Gökyüzünü unutan tüm yüreklerin karmaşası şeklinde beliren bu sorular, yüreği yiyip bitirirken, ortada bir süre sonra yenilmiş bir yürek ve nereye baktığı belli olmayan bir çift göz kalır.
Baktığı yerleri bilmediği 'kendi' için gören bir çift göz.

Gökyüzünden uzakta, yaşamın dışında yürek, gökyüzünü artık unutmaya başlamıştır. Nasıl unutmasın ki?

Hoşlandığınız şeyi elde etmeye bakın, yoksa elde ettiğinizden hoşlanmaya zorlanabilirsiniz" (Shaw)

Reyhan Gazel

     ANLAMAYANLARA NOTLAR   Biliyorum. Kimsenin kimseyi duymayı beceremediğini biliyorum. Niye, bilmiyorum. Bilmek bile istemediğimden...