11 Mart 2013 Pazartesi

YÜREK GÜLÜMSETİR

Gülümseten ayrıntıların çokluğu karşısında dik duruşumuzu her zaman koruyamıyoruz. Gülüyoruz. Gülüp geçiyoruz. Gülmeden geçmiyoruz. Geçenlere de gülümsüyoruz.

Gülümseme dolu günlerin azlığı yorsa da, yaşamın derin yüzeyselliği hüzünlü gülümseme şeklinde yerini alıyor. Nasıl almasın ki?

Her an yeni bir ayrıntı, hüzünle karışık, gülümseme ile barışık olarak yerini alırken bilsek de bilmesek de yerleştiriyoruz… Görüntümüze…



Görüntümüzde olanı çoğu zaman fark etmediğimizden, yaşamın hüzünlü ayrıntılarının gülümseme şeklinde yansıdığını bilenler için canlı bir örnek de oluşturuyoruz.

Aslında güldüğümüzü düşünürken, gülmediğimizi görebilenlerle yolumuza devam ederken, yüreğimizdeki hüznü, gülümseme ile karışık yaşama kattığımızı derinlerde bilsek de yüzeydekilerin anlama ihtimali zayıflatıyor direncimizi.

Hüznümüzü gülümsemeye hapsetmediğimizden, derinlerdeki hüzünsüz gülümsemeye doğru yönelmemiz an meselesi sanki…

Yöneldiğimiz evimizin kapısı değil elbetti… Çalan telefonumuz hiç değil… Sanki daha derinlerde bir yerde…

Bu yöneliş yüreğe yöneliştir; anlayana…

Başkasından öte daha yakında olan kendimize yöneliştir.

Başkalarının yürekleriyle kendi yüreğini var etmeye çalışan, hatta bunu yaratılışa ters büyük bir bağımlılıkla yapanlar için ulaşılması en uzak mesafededir… Yürek/Yürekleri…

Kendi yüreğini başkasının yüreğinden uzak görüp kendinden ötelere yönelenlere söyleyecek sözümüz: Kapıya yönelin. Yöneldiğiniz kapıyı açın. Korkmadan açın. Görebiliyor musunuz? Önce kendi yüreğinizi görün. Hatta korkmayın ellerinizi açın ve avucunuzun içine alın…

Hüzünlü gülümsemenin çıktığı yere yönelenler, derinlerdeki hüznü yakından görebilenlerdir. Görebildikleri hüznü gülümseme ile karıştırarak yaşama karışabilenlerdir.

İşte o zaman yürek gülümsetir… Gerçek yürek gülümser. Yansıması hüzünlü gülümseme şeklinde yerini bulur, ne de iyi olur; olgunca.

Reyhan Gazel

9 Mart 2013 Cumartesi

RAYİHA




Aslında tüm yaşamımız, içerimiz ve dışarımız arasındaki derin ilişkiyle oluşmaz mı? Kardelen gibi, karları, karların ortasında usulca açandır; sevgi… Daha ne olsun?

Sevgi dediğimiz şey, belki de yaşamı küçük bir kuşun gözleriyle görebilmenin hafifletilmiş tadını almaktır.

Öyle bir sevgi istiyorum ki, gökyüzünün tüm yıldızlarını selamlayacak, hepsini ellerime değil, yüreğime konduracak, yüreğime konan yıldızlarla için için dans ettirecek…

Böyle bir sevgi de, akıllardan önce yüreklerin konuştuğu bir sıcaklık, yüreklerden önce akılların konuştuğu bir ustalık…

Doğada gördüğümüz her şeyi yüreklere katacak bir derinlik, insanları en açık haliyle anlatacak bir akıl, kuşların yüreklerini düşünen bir bilinç…

Ne diyelim, otu bile gül gibi gösterecek bir bakış, geceyi gün ortası yapacak bir enerji, akşamları sabah yapacak başlangıç, her yanımı güzel insanlarla dolduracak bir hikmet yolculuğu…

Reyhan Gazel

     ANLAMAYANLARA NOTLAR   Biliyorum. Kimsenin kimseyi duymayı beceremediğini biliyorum. Niye, bilmiyorum. Bilmek bile istemediğimden...