13 Şubat 2010 Cumartesi

Milyonların Gerçek Öyküsü 1

Kapıdan çıkınca bir başına ama içi milyonlar dolu… Milyonlarca yürek içinden haykırdığı seslerini duyuramadıklarından mı yakınsın, duyanların neyi duyduklarını bilmemesinden mi?

Neyi bilip neyi bilmediğini bile bilmeyen insanların çokluğu karşısında yıkılan milyonlarca yürek…

Daha acısı milyonlarca yürek karşısında, duyumsamama eyleminde bulunmayı kendine borç bilenlere verilecek “kör döğüşü” mücadele karşısında yıkım…

“Ses yok ki duysunlar” mı desek! Yoksa biz de çıkıp mı gitsek! Sanki milyonlarca yürek ses çıkarabilirmiş gibi… Yürekten ses çıkabilirmiş gibi…

Yürek konuşmaz, verir. Neyi istediğini anlayana verir. Yürek, ancak yürekliye verilir. Sesin sese verildiği gibi. Sese yürekle cevap verilmez, verilemez. Yüreğe de sesle… Sese karşı ses, yüreğe karşı yürek…

Arası milyonların gerçek öyküsü…

Aral Gazel

(“Yürek”ten özürlülere ithafla...)

     ANLAMAYANLARA NOTLAR   Biliyorum. Kimsenin kimseyi duymayı beceremediğini biliyorum. Niye, bilmiyorum. Bilmek bile istemediğimden...